6 Ağustos 2010 Cuma

Yüksek bürokrasiye çomak sokmaya görün. Arıkovanı başlar uğuldamaya.

Türkiye’de yaşayan herkesin malumudur. Bu ülkede hancılar vardır bir de yolcular.

Yolcular halk tarafından seçilen hükümetlerdir. Gelir geçerler ama ülkeye ait temel meselelere dokunamazlar.

Hancı olarak tanımlananlar ise kendilerini devletin gerçek sahipleri olduğunu iddia edenlerdir. Kısaca üst düzey bürokrasi denebilir bunlara.

Bu üst düzey bürokrasinin de en önemli ayağı TSK ve yüksek yargıdır. ‘Cumhuriyeti’ kollama ve koruma görevi bu kurumların işidir.

Halkın ve onların seçtiklerinin ne yapacakları belli olmaz çünkü.

Koruyup kolladıkları cumhuriyetten kastettikleri ise bürokratik vesayet rejimidir. Yoksa cumhurun cumhuriyeti değildir. Yıllar geçse de hep aynı zihniyet bu kurumların karar mekanizmalarında bulunur. Çünkü bir nevi rejimin sigortasıdır bunlar. Bu çekirdek yapı büyük bir hassasiyetle korunur. O görevlere gelecek kişinin yedi göbek sülalesi incelenir. Hatta hatırlayacaksınız Ahmet Necdet Sezer döneminde üst düzey bürokrat atamalarında kapıcı Kazım’a dahi sorulurdu, sülalesinde başörtülü var mı diye?

Yüksek Askeri Şura üzerine kopan fırtınaları izliyorsunuzdur. Kuvvet komutanlarının ve genelkurmay başkanının atama yetkisi tamamen sivillerin elinde olmasına rağmen ne ayak oyunları oynanıyor. Hükümetin istediği komutana baskı yapılıyor. İstifa etmesi sağlanıyor taa ki iş çıkmaza girsin. Sonuçta çekirdek kadroda aynı zihniyet devam etsin.

Referanduma götürülen anayasa değişikliğinde yüksek yargının daha demokratik bir çerçevede işlemesi için bir madde var. Bakın aynı şekilde oralarda da nasıl kıyamet kopuyor. HSYK, AYM gibi kurumlar da benzer bir zihniyetin egemenliği altında olduğu için daha demokratik bir yapı olsun istemiyorlar.

Hükümet sistemin sinir uçlarına dokunuyor. Genelkurmay nasıl ayağa kalkıyorsa, aynı şekilde yüksek yargı da öyle ayağa kalkıyor.

Başka türlü bir tepki de beklenemezdi zaten. Al gülüm ver gülüm ne güzel işler tıkırında gidiyordu, hangi hâkim nereye atanacak? Hangi subay general olacak? Karışanın yok edenin yok. Toplumsal hassasiyetler o kurullarda temsil edilmiş edilmemiş ne gam.

YAŞ kararları ile bu güne kadar haksız yere yüzlerce subay, astsubay atıldı askeriyeden. Hem de savunması bile alınmadan. Hayatları karartıldı, pek çokları intihar etmek zorunda kaldı. Kanser hastası eşleri GATA’dan atıldı. Belediyeler de bile işe girmelerine engel olundu.

Yüksek yargıda da eski Şemdinli savcısı Ferhat Sarıkaya bu açıdan sembol isimdir. Bir kuvvet komutanının adı yazdığı iddianamede geçiyor diye adamın hayatı karartıldı. HSYK tarafından meslekten ihraç edildi.

Bu yüksek bürokrasiye çomak sokmaya görün. Arıkovanı başlar uğuldamaya. Bu uğultu nerelerden geliyorsa vesayet sisteminin uzantıları ve işbirlikçileridir onlar.

Bakın etrafınıza. Siyasi partilere, medyaya. Bu uzantıları hemen göreceksiniz.

İşte bu referandumda hem YAŞ kararları yargıya açılacak hem de yüksek yargı daha demokratikleştirilecek.

Onunu için bu referandumda bu millet EVET oyu kullanacak.

Erkam Tufan Aytav