1 Ocak 2015 Perşembe

Kırmızı et fiyatları ve Cemaat!







Aşağıdaki yazıyı (Kırmızı Et Fiyatları ve Cemaat) 13 Ekim 2010’da yazmıştım. 

Yazma nedenim de Ergenekon ve uzantılarının Hizmet Hareketini şeytanlaştırma çabalarını mizahi bir üslup ile eleştirmekti. 

Yıl 2015. 

Bir de ne göreyim bir dönem makaraya aldığım konuyu Parti medyası yazmış. 

Manşetleri de ‘Ette paralel vurgun’ . 

Aldı mı beni bir gülmek. 

Ergenekon’un yerini Parti medyasının alması tam ibretlik. 

Ama işin gülünç başka bir tarafı zekâ seviyelerinin de aynı olmaları.

Buyurun 2010’da yazdığım yazıyı okuyun, kararı siz verin. 


Kırmızı et fiyatları ve Cemaat!

Şimdilik adını vermek istemeyen bir yetkili cemaatin inek sürülerine sızdığı yönünde önemli açıklamalarda bulundu.

Kırmızı et fiyatlarının düşmemesinde cemaatin parmağı olduğu ortaya çıktı!
Yurt dışından ithal et getirilmesine kadar bütün çalışmalara rağmen et fiyatlarının bir türlü düşürülememesi kamuoyunda infiale yol açmıştı.

Vatandaşa ucuz et yedirmek için hükümetin yaptığı çabaların sonuç vermemesi acaba bu işin arkasında bir bit yeniği mi var şeklinde yorumları beraberinde getirmişti.

Şok iddia

Kırımızı et fiyatlarının bir türlü düşmemesinde cemaatin parmağı olduğu ortaya çıktı.

Şimdilik adını vermek istemeyen bir yetkili cemaatin inek sürülerine sızdığı yönünde önemli açıklamalarda bulundu.

Gerekirse konu ile ilgili bir de kitap yazmayı düşündüğünü belirten yetkili şunları söylerdi;

‘Uzun zamandan beri teknik takipteydik. İlk belirlemelerimize göre cemaatin ineklerden sorumlu bir ‘imamı’ olduğu bulgusuna ulaştık. Kod adının ‘Çemişkezekli Şaban’ olduğunu belirledik. Araştırmalarımız cemaatin başta orta Anadolu ve Amik ovasındaki ineklere sızdığını ortaya çıkardı.’

İsmini yazmamızı istemeyen yetkili yazacağı kitap için şimdiden bazı gazeteciler ile besi çiftliklerinde gizli görüşmeler yaptığını, kendisine bu konuda lojistik destek veren medya mensuplarına teşekkürü bir borç bildiğini söyledi.

Anguslar da cemaatten

Eşkali tespit edilen ineklerin imamı Çemişkezekli  Şaban’ın yanı sıra, Şaban’a bağlı olarak altında çalışan küçükbaş hayvanlardan sorumlu imamın kim olduğu konusunda araştırmaların devam ettiğini söyleyen yetkili bazı ipuçlarına ulaştıkları müjdesine de verdi. Telefon dinlemelerinde bu ismin ‘Canavar Koyun Orhan’ olduğunu tahmin ettiklerini söyledi.

Yetkili ‘göreceksiniz bunları açıkladım diye cemaat hayatımı cehenneme çevirecek, millet olarak bu cemaat yüzünden vejetaryene döneceğiz anasını satayım’ demeyi de ihmal etmedi.

Yurt dışından getirilen Angusların da dünyanın çeşitli yerlerinde açılmış cemaate ait çiftliklerde yetiştirildiğini burada önemli bir ayrıntı olarak belirtelim.

Haberi gazeteci Nedim Çakır Amik ovasından bildiriyor…

Erkam Tufan Aytav - Haber 7
erkamaytav@hotmail.com


Not : O dönem haber7 de yazıyordum.

31 Aralık 2014 Çarşamba

Bir AKP’li ile ilginç bir diyalog



Çok sorulan bir soru üzerine

Bir AKP’li ile ilginç bir diyalog

AKP ile beraberken yolsuzluk demiyordunuz, ne zamanki Erdoğan Cemaatin üzerine gitti yolsuzluk diye bağırmaya başladınız. Sizin derdiniz yolsuzluk falan değil, darbe.

17 Aralık öncesi AKP’de yolsuzluklar vardı da Cemaat ses çıkarmadı mı demek istiyorsun? Bu AKP’nin baştan bu yana yolsuzluk içindeydi itirafı mı bu?

Yok, hayır aslında öyle demek istemedim. 

Ama açıkça yolsuzluk vardı ama siz ses çıkarmadınız diyorsun. 

Tabii ki her iktidar döneminde yolsuzluk olur, olabilir. Yolsuzluk tabii ki vardı.

Hadi cemaat menfaati gereği sesini çıkarmadı diyelim, o zaman siz niye ses çıkarmadınız?

Şey aslında!!!

Cemaat sesini çıkarmadığı için ahlakiliğini sorguluyorsun. Diyelim cemaat yanlışını gördü ve yolsuzluklara karşı sesini çıkarmaya başladı. Sen niye hala susuyorsun. Bir mümin olarak en fazla harama karşı senin sesinin çıkması gerekmiyor mu?

İyi ama o zaman da sesinizi çıkarmalıydınız.

Bak kardeşim, yolsuzluklar herkes gibi bizim de kulağıma geliyordu. Hatta Fethullah Gülen Hocaefendi 2006 yılında bir mektupla bunu Tayyip Erdoğan’a bildirmişti. Yolsuzluklar sağda solda duyulmaya başlanmıştı. Ne var ki elde somut belge, delil yoktu, bu sebeple açıkça suçlayamazdık. Sadece uyarabilirdik. Eğer böyle yapılmasaydı başta İslami cemaatler olmak üzere Hizmet Hareketi müfteri olarak suçlanırdı. 

Ayrıca somut bilgi, belge olsaydı Sarıkız, Yakamoz, Oraj, Balyoz gibi AKP’ye darbe girişimlerinin yapıldığı o dönemlerde yeminli AKP karşıtı medya bunu manşetlerinden haber yapardı değil mi? Bu da gösteriyor ki kimsenin elinde belge yoktu. Sadece duyumlar vardı. 

Tabii bilgi belge olmaz, cemaatin polisleri bilerek üzerine gitmedi. Onun için belge yoktu. Bak şimdi üzerine gitti belgeler ortaya çıktı. 

Cemaatin polisleri kavramını kafana oturtmuşsun, peki bir an için öyle olsun. Devlette sadece ‘Cemaatçi’ polis ve yargı mensupları mı var? Cemaatin dışındaki polisler, savcılar niye harekete geçmedi peki? Darbeciler için bulunmaz fırsattı hâlbuki. 

Şey aslında...


 ***