16 Haziran 2015 Salı

Diyanet İşleri olarak neler kaybettiğinizin farkında mısınız?

Diyanet İşleri olarak neler kaybettiğinizin farkında mısınız?

Diyanet yani ona bağlı Üsküdar Müftülüğü bir karar almış.

STV, MehtapTV yi Ramazan boyunca camilere sokmayacakmış.

Bu kararı nasıl almış olabilirler?

Müftü, Diyanet İşleri Başkanına o da Reis’e sormuş olmalı.

Ya da sormaya bile ihtiyaç duymadan Reis’in en isteyip ne istemeyeceğini bildikleri için otomatik olarak karar vermiş de olabilirler.

Peki, bu kararı niye almış olabilirler?

Samanyolu ve MehtapTV’nin Ramazan programlarında hırsızlığın ve rüşvetin dinimizdeki yerini anlatmalarından mı endişe etmişlerdir acaba?

Hâlbuki havuz medyasına bu izni vermişler. Demek onlardan emin oldukları ama yasakladıkları kanallardan emin olmadıkları bir durum var demek ki?

Düşünsenize Samanyolu ve MehtapTV’ye izin verdiklerini.

Bu kanalların da cami avlusundan yaptığı yayınlarda yolsuzluk ve rüşvetin ne menem bir şey olduğunu ayet ve hadislerle anlatıldığını?

Bu durumda neler yaşanır biliyor musunuz?

Diyanet İşleri Başkanına derhal bir zılgıt gelir. Ardından da bu zılgıt ilçe müftüsüne kadar gider.

Bu durumda tayinlerini mi çıkarırlar, görevlerine son mu verirler, yoksa meslekte mi atarlar, beraberinde çocuklarını kreşten mi çıkarırlar orasını pek bilemeyiz.

Zılgıt atanın o anki ruh haletine bağlı.

Diyanet bence göze girmek için bir adım daha atmalı.

Madem Samanyolu ve MehtapTV’ye camiye girmelerine izin vermiyorsunuz, izleyicilerini de, gönül verenlerini de camilere sokmayın.

Kimin kim olduğunu nereden bileceğim der gibi boş boş baktığınızı görür gibi oluyorum.

İstihbarat size vatandaş fişlemelerinden bunu rahatlıkla bildirebilir.
Bakın o zaman kocaman bir aferin alırsınız.

Alırsınız alırsınız da...

Diyanet İşleri olarak neler kaybettiğinizin farkında mısınız?

Diyanet vicdanı temsil etmeliydi.

Diyanet topluma her zaman kutup yıldızı gibi doğruyu göstermeliydi.

Diyanet siyasete alet olmamalıydı.

Diyanet, AKP’li ve değil demeden, toplumun tamamına kucak açmalıydı.  
Diyanet zalim bir iktidarın fetvacısı rolüne düşmemeliydi.

Diyanet hırsızlıkları ortaya çıkmış bir iktidarın payandası olmamalıydı.

Diyanet gırtlağına kadar rüşvet ve yolsuzluğa bulaşmış bir yapının destekçisi olmamalıydı.

Diyanet Hz. Peygambere hakaret edildiğinde, Kuran ile dalga geçildiğinde ağzını açıp en az iki kelam etmeliydi.

Diyanet çalışanları imamlar- müezzinler açlık sınırında yaşarken yönetici lojmanlarına büyük paralarla jakuziler yapılmamalıydı. 

Kibri değil, tevazuyu temsil etmeliydi. 

Yapmamalıydı etmemeliydi…

Maalesef  hepsi yapıldı.

Diyanet İşleri maalesef bugüne kadar hiç bu duruma düşmemişti.

Diyanet bütün bu yaptıkları ile bugün toplumun en az %60'ının nefret veya antipatisini kazanmış durumda. 

Bu sonuçtan mutlular mı bilmiyorum. 

Diyanet, STV ve MehtapTV’yi camilere sokmazsa, STV’yi basmaya çalışan ve bunu yaparken de Kelimeyi Şahadeti dahi bilmeyen ‘La İlahe Muhammed’ diyen sapıklar bu toplumda daha çok türer maalesef.

Ve bunun dünya-ahiret en büyük sorumlusu da Diyanet İşleri Başkanlığıdır. 

Erkam Tufan Aytav