9 Ocak 2016 Cumartesi

Günün linci Beyazıt Öztürk!

Siyaset insanın vicdanını, insani melekelerini bu derece mi kör eder!

AK Parti medyası her gün insanı gerecek, midesini bulandıracak yeni bir şey bulabiliyor. 

Yalan, iftira, linç ardı arkası kesilmiyor. Bu kadar üretkenler yani.

Günün linçi Beyazıt Öztürk.

Neden mi?

Beyaz Show’a yapılan bir telefon bağlantısı yüzünden.





Telefonda bir hanım öğretmen sesi titreyerek burada çocuklar ölüyor, farkında mısınız diye soruyor. Bölgeyi terk eden öğretmenlere sesleniyor, bu pırıl pırıl çocukları nasıl bırakıp gidersiniz yarın ne yüzle döneceksiniz diyor.

Gayet insani bir feryat. Bütün Türkiye’yi duyarlılığa çağırıyor.

Bunu bile AK Parti medyası PKK propagandası diye sunabiliyor.

Ve Derhal linç girişimi başlıyor.

Muhtemelen Pazartesi itibarı ile savcılar Beyazıt Öztürk hakkında PKK propagandasından soruşturma açarlar.

Partinin önde gelenlerinden birkaçı da Beyazıt Öztürk'ü evinden çıkarken döverler. KanalD'yi de basarlar cam çerçeve indirirler. 

Hızlarını almazlar Kanala bir de Kayyım atarlar. 

Linç girişimini en son aşamasına getirebilme güçleri ve tecrübeleri var çünkü.

Bu kadarına da pes diye haykırasım geliyor. Siz ne ara bu kadar vicdansız oldunuz?

Çocuklar ölmesin demenin neresi PKK propagandası?

Ölen bakan çocuğu veya Reis’in akrabası olsaydı eminim böyle demezdiniz. Ortalığı yıkardınız.

Siyaset insanın vicdanını, insani melekelerini bu derece mi kör eder! Artık dönüp bir aynaya baksanız diyorum. Ne kadar çirkinleştiğinizin farkına varsanız. 

Artık bu ülkede özellikle Güneydoğu’da sivil vatandaşların yaşam hakkından ziyade, gömülebilme hakkından, hatta tek parça olarak gömülebilme hakkında bahseder olduk. Bebekler dedelerinin kucağından hastaneye giderken vuruluyor, anneler kızlarını defnedemediği için buzdolabında saklıyor.

Bu yaşananlar karşısında hiç mi vicdanınız sızlamıyor?

Terörle mücadele ederken masum insanlar ölmesin demek ne zamandan beri terör propagandası oluyor?


Erkam Tufan Aytav

8 Ocak 2016 Cuma

Genelkurmay'dan Akit Yazarı Karakaya için taziye yalanı ve aklıma takılan sorular

Geçen hafta ‘Genelkurmay'dan Akit Yazarı Karakaya İçin Taziye’ haberini görünce ister istemez ‘hayırdır İnşallah’ deyivermiştim.  

Haber aynen şöyleydi;
“Usta kalem Hasan Karakaya'nın oğlu Fatih Karakaya ile görüşen Tuğgeneral Özkürkçü, Hasan Karakaya'nın Türkiye'nin en önde gelen gazetecilerden olduğunu belirterek, 'Haksızlığa karşı en zor zamanda konuşmasını bilmiş ve dik duruşundan asla taviz vermemiştir.' dedi. Vefatıyla birlikte Türk gazeteciliği açısından yeri doldurulamayacak bir boşluğun oluşacağını söyleyen Özkürkçü, başta ailesi olmak üzere, Akit camiasına, Türk Basınına ve okurlarına, Genelkurmay Başkanlığı adına başsağlığı dileklerini iletti."
Az çok tecrübeli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, aynı zamanda Genelkurmayı da, Akit Gazetesini de, Hasan Karakaya’yı da tanıyan ve bilen biri olarak bu taziyeyi en azından ‘tuhaf’ bulmuştum.

Ne olur ne olmaz, belki böyle bir taziye yoktur, Akit’in her zamanki yalanlarından biridir diye elime kalemi almamıştım.

Akit bu haberi, 3 Ocak günü Akit'in birinci sayfasından "Genelkurmay'dan Akit'e taziye" başlığıyla anons edilmiş, iç sayfada da ayrıntılı yer almıştı.

Ama ortada garip bir durum vardı. 03 Ocak 2016, 06:55’te Akit Gazetesinin internet sitesine giren ve aynı günün gazetesindeki ‘Genelkurmay’dan Akit’e taziye’ haberini Genelkurmay ertesi gün yani 4 Ocak’ta yalanlamamıştı.
Acaba haber gerçek mi yoksa diye işkillenmeye başlamışken, aradan 2 gün geçtikten sonra yani 5 Ocak’ta Akit Gazetesi “Haksızlığa karşı en zor zamanda konuşmasını bilmiş ve dik duruşundan asla taviz vermemiştir” ifadesinin sehven yani yanlışlıkla konduğuna dair bir haber yaptı.

Demek, Genelkurmay’ın taziyede bulunması doğru ama içerik yalandı. Anlaşılan Genelkurmay’dan içerik için tepki gelmişti. Ama Bu yalan durumu Akit Gazetesi için ‘anlaşılabilir’ olmakla birlikte gene de bir tuhaflık vardı. 

Tarihler 7 Ocak 2016’ya geldiğinde Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Tuğgeneral Ertuğrul Gazi Özkürkçü Hürriyet’ten Yalçın Bayer’e bir açıklama yaptı.
Bu açıklamada “Size vefatlarını müteakip ailelerine taziyede bulunduğumuz kişilerin bazılarını gönderiyorum. Bunların dışında vefat eden bazı yazar ve sanat dünyasına ait isimler de var ama onlar uzun bir liste, gerek görmedim göndermeye.
M. Ali Birand 19 Ocak 2013, Prof. Toktamış Ateş 21 Ocak 2013, Yaşar Kemal 28 Şubat 2015, Zeki Alasya 10 Mayıs 2015, Erol Simavi 8 Haziran 2015, Cüneyt Arcayürek 23 Haziran 2015, Levent Kırca 12 Ekim 2015, Çetin Altan 22 Ekim 2015, Hasan Pulur 1 Aralık 2015.”
Bu listede Hasan Karakaya’nın ismi bulunmuyor. Yani bu açılamadan öğreniyoruz ki Genelkurmay’dan taziye haberi tamamen yalanmış.
Ama yine de bir tuhaflık ve bu tuhaflık üzerine aklıma takılan sorular var.
·       Akit haberi, “Hasan Karakaya'nın oğlu Fatih Karakaya ile görüşen Tuğgeneral Özkürkçü” diye vermişti. Yani yazılı bir taziye iddiasında bulunmamıştı. Açılamada ise yazılı liste sunulmuş bu listede Karakaya’nın ismi yok denmiş. Telefon edip taziyede bulunmadık denmemiş. Bu açıklamadan ne anlamalıyız? Genelkurmay taziyede bulundu mu bulunmadı mı?

·       Diyelim ki Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Tuğgeneral Ertuğrul Gazi Özkürkçü telefonla bile taziyede bulunmamış olsun. O zaman Yalanlama için neden 4 gün beklenmiş?

·       5 Ocak’ta Akit tarafından yayınlanan  “Haksızlığa karşı en zor zamanda konuşmasını bilmiş ve dik duruşundan asla taviz vermemiştir” ifadesinin yanlışlıkla konduğu ifadesinden anlıyoruz ki, Genelkurmay’dan bir tepki gelmiş ve Akit’te bu rahatsızlık iletilmiş. Yoksa durup dururken Akit gibi bir gazete biz yalan yazmışız demez. İyi de Genelkurmay’a atılan ve çok tepki çeken bu yalan neden kamuoyuna açıkça duyurulmamıştır?

·       Bir soru da Akit ile ilgili olsun. Akit bu cüreti nasıl ve kimden alıyor?