1 Eylül 2010 Çarşamba

Simonlar ve Sazanlar

Simonlar ve Sazanlar
Hanefi Avcı’yı Mayıs ayında İstanbul’da yapılan Türkçe Olimpiyatlarında görünce hiç şaşırmamıştım.
Çünkü Sayın Avcı’nın Fethullah Gülen Hocaefendiye ve yapılan hizmetlere karşı derin bir saygısı olduğunu biliyordum.
Hatta bir gün Sayın Gülen’e ‘siz doğru bildiğiniz yolda okullar açarak bu ülkeye ve insanlarımıza hizmet ediyorsunuz. Gerisini önemsemeyin, doğru sonunda galip gelecektir’ bile demişti. Ayrıca çocuğunu bu hareketin okullarından birinde okutmuştu.
O kadar Gülen hareketine karşı saygısı ve hürmeti vardı. Adı ‘Fethullahçı’ polise dahi çıkmıştı.
Onun için Türkçe olimpiyatlarında görünce hiç şaşırmamıştım.
Ancak 'Haliç'te Yaşayan Simonlar' adında kitabı yazınca herkes gibi ben de şaşırdım.
Kitabında ‘cemaat’ ile ilgili bölümünde özeten devletin cemaat yönetiyor diyor.
Emniyet istihbaratın efsane ismi Hanefi Avcı kitabında yıllarca ‘yakından’ tanığı, çocuğunu emanet ettiği camia hakkında akıl almaz suçlamalarda bulunuyor.
Dönemin DGM savcısı Nuh Mete Yüksel tarafından 2000 yılında hazırlanan iddianamede aynı suçlamalar yönetilmişti Gülen hareketi hakkında.
İddianamede, ‘Gülen grubunun, başta Milli Eğitim ve emniyet teşkilatı olmak üzere bütün devlet kadrolarına sızma çalışmaları yaptığı ve önemli ölçüde başarı sağladığını ‘iddia edilmişti. 10 yıl ağır hapis cezası ile yargılanan Sayın Gülen Yargıtay 9. Ceza Kurulu tarafından oy birliği ile beraat etmişti.
Mahkeme bütün bu iddiaları asılsız buldu. Bu süreç içerisinde devletin bütün istihbarat birimleri devlet içerisinde ve özellikle Emniyet teşkilatı içerisinde böyle bir yapılanma olmadığı konusunda raporlar hazırladı. Bu süreç içerisinde Hanefi Avcı’da vardı.
Peki, ne oldu da aynı Hanefi Avcı dün yok dediğine bugün var dedi?
İddia ettiği gibi devletin her yerine sirayet etmiş, her yeri ele geçirmiş bir yapılanma vardıydı da bu güne kadar neden görememişti?
Bu kadar deneyimli ve susurluğu ortaya çıkarmış bir polis müdürü akıl almaz iddialar ve çelişkilerle dolu bu kitabı neden yazmış olabilir?
Tabii gerçekten kendisi yazdıysa. Çünkü kitapta bir akışkanlık yok. Birden fazla elden çıkmış hissi uyandırıyor insanda.
Akıl almaz iddialarını da gözlem ve duyumlarımla yazdım diyor. Yani herhangi bir delile dayanmıyor. Bunu açıkça da ifade ediyor.
Koskoca bir camiayı zan altında bırakıyor.
Hukuken başını zora sokacak ve hiçbir delile dayanmayan bu iddiaları bir insan mecbur kalmazsa yazmaz. Peki, neden böyle bir mecburiyet hissetti acaba?
Üzerinde çok ciddi durulması gereken bir sorudur bu?
Spekülasyona açık. Bu konuda farklı yorumlar var.
İstanbul, Ankara Emniyet müdürlüğünü isteyip de olamaması, arkasından MİT başkanlığını talep edip gene o makama getirilmemesini cemaate bağlıyor olması iddialar arasında.
Çok özel telefonunu dinlendiğinde bu kitabı yazmaya karar vermesi de akıllara da uyanan başka bir soruyu da gündeme getirdi. Acaba o telefon kayıtlarında neler vardı? Kimlerle temas kurmuş ve neler konuşmuştu?
Bir başka iddia ise kendi ekibinden olan Kaçakçılık Organize Suçlarla Mücadele Şube Başkanı (KOM) Emin Aslan'ın tutuklanması ve yargılanmasının onu çok olumsuz etkilemiş olması. Hem kendisinin, hem Emin Aslan'ın, cemaatin hedefinde olduğu kanaatini taşıması.
Şimdi şu dediğimi bir yere yazın ve sakın unutmayın; ne zaman birileri Fethullah Gülen ve hareket hakkında yaygara koparsa bilin ki arka planda bir yerlerde bir tezgâh çevriliyordur veya birileri malı götürüyordur.
28 Şubat dönemini hatırlayın gene Fethullah Gülen hakkında yaygara koparmışlardı da Cumhuriyet tarihinin en büyük hortum olayı gerçekleşmişti.
Maalesef cemaat yaygarası bazı pislikleri örtmek için birileri tarafından ‘şal’ olarak kullanılmakta. Gündemi değiştirmekte.
Uyanık olmak lazım, bu sefer hangi tezgâhların üstü örtülmekte acaba?

Erkam Tufan Aytav

Fısıltı gazetesinden iki şok haber

Fısıltı gazetesinden iki şok haber

Kim ne derse desin Türkiye’de en etkili medya organı fısıltı gazetesidir.
Doğru veya yanlış bir haber ortaya atılır, kulaktan kulağa anında yayılır. Bazen bu haberler medyada çıkar bazen de çıkmaz. Haberin hassasiyetine göre medya haberi görmeye de bilir.

Ama fısıltı gazetesi her haberi görür. Onun için diyorum ya, en etkili medya organı diye. Çünkü fısıltı gazetesinde sansür olmaz. Ama uydurmalar olabilir.
Son günlerde fısıltı gazetesinden benim kulağıma gelen iki haber oldu. Onları sizlerle paylaşayım dedim.

Bunlardan birincisi MHP liderinin elinde AKP’yi güç duruma düşürmek amaçlı bir kasetin olduğu yönünde. Bu haberi geçenlerde Ünal Tanık köşesinde ayrıntıları ile yazmıştı. Kısaca haber şuydu; Abdullah Öcalan ile bazı devlet görevlilerinin görüşme kaseti Sayın Bahçeliye sızdırılmış. MHP’de referanduma çok az kala bu kaseti açıklayacakmış. Amaç AKP’yi yıpratıp birkaç puan olsun evet oylarını azaltmakmış. Anayasa değişiklik maddeleri ile ne alakası varsa!

Bekleyip göreceğiz böyle bir kaset var mı yok mu? Devlet yetkililerinin ‘belli seviyede’ olmak kaydı ile terörün bitmesi için terörist başı ile görüşmesinde bence bir sakınca yok ama bu yazımın konusu bu değil.
Bu fısıltı gazetesi haberinde üzerinde durmak istediğim konu eğer varsa bu kaseti kimin sızdırdığıdır.
Jandarma kontrolündeki bir mekânda yapıldığı iddia edilen görüşme olsa olsa Jandarma tarafından sızdırılabilir. Başka da bir ihtimal aklıma gelmiyor. Yoksa MHP veya bir başkası Öcalan’nın kaldığı mekâna nasıl kamera yerleştirsin.
Şimdi bunu bir yere yazın bağlantılı ikinci haberi geçeceğim.
İkinci fısıltı haberi çok daha ilginç.
İddiaya göre jandarma bazı köylerde vatandaşı toplayıp terör hakkında konuşmalar yapıyormuş. Yapabilir bunda bir problem yok.
Ama gene ‘iddiaya’ göre bu konuşmalarda inanılması güç şeyler söyleniyormuş; mesela ‘Tam teröristleri sıkıştırmışken, tam imha edecekken başbakandan telefon geliyor bırakın dokunmayın açılıma zarar verirsiniz’ gibi
Evet, gerçekten inanılması güç iddialar. Başbakandan böyle bir talimat geleceğine de jandarma komutanlarının da böyle şeyler söyleyeceklerine ihtimal vermiyorum.
TSK’nın bundan önce hükümeti yıpratmak için kara propaganda amaçlı siteler yayınladığını biliyorduk ki bu yargıda. ‘Adi başbakan’ parolasını kullandıklarını da. TSK içerisinde bir grubun Tayyip Erdoğan ve AKP hakkında pek iyi düşünmedikleri ortaya çıkarılan darbe planları ile herkes tarafından müsellem.
Ama hala TSK’nın hükümeti yıpratmak için İmralı’da Öcalan görüntüleri çekip muhalefet partilerine sızdıracaklarına, köylerde kara propaganda yapabileceklerine inanmak güç.
Dedim ya bu iki haberi fısıltı gazetesinden aldım.
Doğruluğunu yanlışlığını bilemem.

Erkam Tufan Aytav