1 Şubat 2014 Cumartesi

O NE MÜNİT?


O NE MÜNİT? 

Ne kadar gündemi takip ederseniz edin insan gene de bir şeyler kaçırıyor. Geçenlerde youtube de bir görüntüye rasgeldim. İzleyince kulaklarıma inanamadım.  (http://www.youtube.com/watch?v=ML1oTvi2S6A). 

Görüntü Başbakan Erdoğan’ın meşhur İsrail’e ‘one minute’ çektiği, ‘siz öldürmeyi iyi bilirsiniz’ dediği Davos toplantı sonrası yaptığı basın toplantısı. 

Ancak Başbakan’ın olaylı toplantının hemen ardından yapmış olduğu basın toplantısını dinleyince benim kafam iyice karıştı. 

Çünkü Erdoğan Davos’ta ne demişse basın toplantısında tam tersini söylemiş gözüküyor. 

Bakın konuşması şöyle başlıyor;
‘Konuşmamda özellikle altını çizerek barış mesajlarını ön plana çıkardım. Her hangi bir şekilde ne İsrail halkını, ne Cumhurbaşkanı Peres’i, ne de Musevi halkını hedef aldım. Aksine bugün öğlen yapılan panelde de bu akşam yapılan panelde de antisemitizmin bir insanlık suçu olduğunu ifade eden bir başbakan olduğumu tekrar hatırlattım’.

Çok net değil mi? Katiyen ne Perez’i, ne İsrail halkını ne de Musevi halkını hedef aldım diyor. Meğer bir tek Yahudi’yi bile kastetmemiş. O zaman ‘siz öldürmeyi iyi bilirsiniz’ derken kimi kastetmiş olabilir? Buradan Yahudi olmayan birilerini kastettiği sonucunu çıkarabiliriz. 

Gelelim meşhur ‘one minute’ye. Herkes gibi ben de ‘one minute’yi İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e çekti anlamıştım. Meğer o da öyle değilmiş.

Bakın Erdoğan ne diyor; 
 ‘Uluslararası panel kurallarına göre objektif tutum sergilemesi gereken toplantı yöneticisi de bu tür toplantılardaki kriterlerin dışına çıkarak benim de dâhil olduğum diğer konuşmacılara söz hakkı tanımadan paneli bitirmek istedi. Müdahale ederek söz aldığımda da görüşlerimi ifade etmeme imkân tanımadı ve toplantı moderatörüne karşı bir tepki ortaya koydum. Bitmek üzere olan toplantıyı da terk ettim. Bunu özellikle sizlere açıklamak istedim ki çünkü burada da hedef saptırılabilir. Benim tabii ki burada tavrım moderatöre olmuştur’. 
 
Meğerse Erdoğan ‘one minute’yi oturumun yöneticisine çekmiş. Açıklamasında da aman dikkat diyor yanlış anlaşılmasın, başka taraflara çekilmesin, hedef saptırılmasın diye de uyarıyor. 

Bir diğer dikkat çekici noktada toplantıyı terk etmesi ile alakalı. Bakın onu da bir şekilde izah ediyor ve diyor ki; bitmek üzere olan toplantıyı da terk ettim. Zaten bitiyordu onun için çıktım gibi bir ifade. 

Gerçekten çok ilginç. İnsan düşünmeden edemiyor ‘one minute’ oturumundan sonra neler oldu da Başbakan böyle bir açıklama ihtiyacı duydu? 

İşin bir başka garip tarafı da sanki hiç böyle bir basın açıklaması olmamış gibi bütün Arap dünyasına ve Türkiye’ye tam tersi propagandanın yapılmış olması. 

Çok ilginç değil mi?

Erkam Tufan Aytav
Twitter/erkamtufan


30 Ocak 2014 Perşembe

17 Aralık Sonrası Yaşananları Anlama Kılavuzu



17 Aralık sonrası yaşananları anlama kılavuzu

Ne neyi gösterir?

Bu kadar bağırma, hareketler yağdırma, herkesi tehdit etme, her gün yeni biri veya birilerini vatan haini ilan etme, haykırmanın volümü ve panik havası;

suçun, yolsuzluğun, çevrilen dolapların büyüklüğünü gösterir. 

**
Bir ay içinde 5000 polisin yerlerinin değiştirilmesi;

inkâr ettikleri ama medyaya belgeleri ile çıkan fişlemelerin ne kadar gerçek olduğunu gösterir.
**
Bir bakanın operasyon günü ilgili müdürünü arayıp ‘kaçabilirsen kaç’ demesi;

suçüstü yakalanmayı gösterir. 

**
İstanbul gibi dünyanın en büyük metropollerinden biri olan İstanbul’un emniyetinin başına emniyetle hiç ilgisi olmayan Aksaray valisinin getirilmesi;

İstanbulluların güvenliğinden ziyade kendi güvenliklerini esas aldıklarını gösterir. 

**
Diyanet İşleri’nin düzenlediği toplantıda Başbakan tarafından Hocaefendi gibi bir zata ‘içi boş âlim müsveddesi’ denmesi karşısında sesini çıkaramayan;

din adamı ve AKP’lerin içlerinde bulundukları ahlaki çöküntüyü gösterir. 

**
Operasyon yapan yüzlerce savcının ‘paralel’, ‘vatan haini’ diyerek yerlerinin değiştirilmesi sonrası yerlerine getirdikleri savcıların bile yine operasyon yapması;

çaresizliği gösterir. 

**
‘Harun olmaya geldiler, Karun olarak çıktılar, biz AKP gibi Firanvunlaşmayacağız' diyen Numan Kurtulmuş'un, 'AKP yolsuzluk batağına saplanmıştır' diyen Süleyman Soylu’nun, 'AKP Türkiye’nin içini boşalttı' diyen Yiğit Bulut’un, bugün partinin ön saflarında yer alması; 

siyasette ‘ilkeliliği’ gösterir. 

**
Ortada o kadar delil, tape, foto, para dolusu ayakkabı kutuları varken ve onlardan hiç söz etmezken, birden ‘paralel devleti’ keşfetmeleri;

komik olduklarını gösterir. 

**
Eğer dedikleri gibi ‘paralel devlet’ var ise ve Sayın Başbakanın dediği ‘ne istediler de vermediler’ ifadesi doğru ise;

‘yardım ve yataklıktan’ hükümetin sorumlu tutulması gerektiğini gösterir. 

**
Daha düne kadar ‘ya Emine hanım başını açacak ya Erdoğan adaylığını düşünmeyecek, nokta’ diyen gazeteciyi operasyon yaptıkları gazeteye yayın yönetmeni yapmaları; emsallerini köşeyazarı yapmaları, ekranlarını açmaları...

neyi gösterir ben bulamadım, onu da siz bulun…

Erkam Tufan Aytav