16 Ekim 2015 Cuma

AKP’nin mafya sevgisini neye borçluyuz?

AKP’nin mafya sevgisini neye borçluyuz?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile yan yana mutlu aile pozları veriyorlar,

AKP destekçisi mitingler düzenliyorlar,

AKP Milletvekilleri tarafından ‘dövülmesi gereken’ gazeteciler için derhal devreye girerek dövüyorlar, 

ATV ve benzeri kanallarda sempatik mafya dizileri yayınlanıyor,

Oluk oluk kanlar akacak diye açıkça tehditler ediyorlar,

Parti Gençlik kollarına ‘motivasyon’ konuşmaları yapıyorlar,

Yaptıklarından dolayı ne kınanıyor ne de tutuklanıyorlar, 

Yetmiyor mafya liderlerine polis koruması veriyorlar,

Ve bütün bunlar olurken,

Ne Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan,

Ne AKP’nin ağır abilerinden,

Ne AKP seçmeninden,

Ne cemaatlerden, tarikatlardan,

Ne havuzun lejyoner kalemlerinden

Tık çıkmıyor.

Demek alan memnun veren memnun.

**
Polis baskını öncesi yapılması gerekenler…

İyi de arkadaş, nereden bileceğim evimin, iş yerimin basılacağını böyle başlık olur mu demeyin.

Evet olur.

Dindar bir kimliğiniz varsa,

Hayırsever biriyseniz, yani talebelere burs falan veriyorsanız,

Talebeler için kurban derisi topladıysanız, 

Tivit attı iseniz,

Bir gün evet bir gün mutlaka evinizi ve iş yerini polisler basacak ve terör örgütü üyesi suçlaması ile tutuklanacaksınız demektir.

İyisi mi siz beni dinleyin ve dediklerime kulak verin.

Evinizde ve iş yerinizde Kuran, Cevşen, Dua kitapları, tesbih, misvak, takke bulundurmayın.

Baskına gelen polisler eğer tutuklamaya kalkarlarsa derhal ‘ben intihar bombacısıyım’ deyin. 

Yok, tutuklamada ısrar ederlerse Başbakan Davutoğlu’nun ‘eylem yapmadan intihar bombacılarının tutuklanamayacağı’ haberini polisin yüzüne okuyun.

Yine tutuklanırsanız tıpış tıpış gidin.

Bu sizin şerefinize şeref katar. 

**

Makul şüphe

Tam bir yıl önce AKP Hükümeti makul şüphe yasası çıkardı.

Böylelikle kendilerince makul gördükleri ‘şüphelileri’ rahatlıkla tutuklaya bileceklerdi.

Tahmin edileceği gibi hemen arkasından hayırsever vatandaşlar makul şüpheli diye teker teker evleri basılmaya ve tutuklanmaya başlandı.

Ne 17/25 Yolsuzluk ve Rüşvet soruşturmasında ortaya çıkan o kadar delile rağmen bakan çocukları, ne de ismi ve eşkâli ile bilinen canlı bombalar makul şüphe kapsamında asla görülmedi.

Hükümetin makuliyet ölçüleri farklıydı. 

Ankara katliamında makul şüpheli kim?

Ankara katliamında canlı bombacı bilinmesine rağmen gerekli tedbiri almayan ve böylelikle katliama göz yuman

Ankara Emniyet Müdürü,

Emniyet Genel Müdürü,

MİT Müsteşarı,

İçişleri Bakanı,

Başbakan

Makul şüphelidir.





15 Ekim 2015 Perşembe

Başbakan Sayın Davutoğlu’na son günlerde bir şeyler oldu.


Başbakan Sayın Davutoğlu’na son günlerde bir şeyler oldu.

Bakın son birkaç gün içinde terör saldırıları ile ilgili kimilerini güldüren, aslında hepimizi derinden kaygılandıran açıklamalar yaptı.

Sayın Başbakan önce şunu söyledi;  

“Suruç katliamında bombacı Abdurrahman Alagöz yakalandı ve hukuka teslim edildi”

Suruç katliamında yakalandı ve hukuka teslim edildi dediği Abdurrahman Alagöz canlı bombaydı. Kendini patlattı, kimliği ancak DNA testi sonrası anlaşılabildi.

Terörist nasıl yakalanmış ve hukuka teslim edilmiş oluyor şimdi, derken başka bir açıklama daha yaptı.

“Elimizde canlı bombacıların listesi var ama eylem yapmadan tutuklayamayız”

Bu açıklamadan sonra durum Sayın Davutoğlu açısından daha vahim hale geldi.

Zaten eylem yapsa tutuklayamazsın. Adam zaten paramparça.

Ciddi problemli de olsa bu iki açıklama birbiri ile tutarlı.

Paramparça olmuş teröristi yakalandı diyen zihniyet, canlı bomba kendini patlatmadan tutuklayamayız da diyebilir. 

Demiş de zaten. 

Muhtemelen Sayın Başbakan’ın zihni çok yorgun ve bulanık. Ne dediğini bilmez hale gelmiş durumda.


**
Polis baskını esnasında yapılması gerekenler

Polis, Uşak’ta ihtiyaç sahibi talebelere burs veren hayırsever esnafların evlerine, iş yerlerine baskınlar düzenlemiş.

Hükumet bunu daha önce de yapmıştı. Görünen o ki yapmaya da devam edecekler, hayırsever insanları tutuklayacaklar.

Hayırsever vatandaşlara tavsiyem baskın esnasında polise “memur bey ben canlı bombayım” demeleri.

Böylelikle canlı bomba dokunulmazlığına kavuşmuş olurlar.

Ayrıca “IŞİD’çiyim” deseler de olur.

"Öfkeli gençler" kategorisinde yırtabilirler. 

Sahi bu güne kadar IŞİD’e ait bir tek bir hücre evinin basıldığını duydunuz mu?

**

Ortalık canlı bombadan geçilmiyor,

Polis burs veren, hayırsever vatandaş, tivit atan gazeteci kovalıyor.

Beyler hayırsever insanları bırakıp da canlı bombaların peşine düşseniz diyorum..

**
Hollanda bu kafa ile adam olmaz

Hollanda Cumhurbaşkanı Niinistö, Türkiye’ye tarifeli uçakla gelmiş.


Yok, yok bunlar hayattta büyük devlet olamazlar bu kafayla. 



14 Ekim 2015 Çarşamba

Havuz Medyası niye sus pus?


Havuz Medyası niye sus pus?

Başbakan Sayın Davutoğlu önceki gün bir açıklama yaptı ve dedi ki;

“Star Medya Grup Başkanı Murat Sancak’ın aracına yönelik saldırının failleri yakalandı!.

Milletçe sevindik, çok şükür artık failler yakalanıyor diye.

Gerçi, Parti Gazetesine saldırı olunca hemen yakalarlar tabii gibi muzipçe düşünceler aklımıza gelmedi değildi.

O da ne!

Meğerse saldıranlar yakalanmamış.

Nereden biliyoruz yakalanmadığını? Büyükçekmece Savcılığı söylüyor da ondan. 

Böylece Büyükçekmece Savcılığı Sayın Davutoğlu’nu yalanlamış oldu.

Gerçekten tuhaf bir durum.

Başbakan yakalandı diyor, Savcı yakalanmadı diyor.

Acaba hangisi doğruyu söylüyor?

Eğer Savcının dediği doğru ise Başbakan Davutoğlu yakalanmadığı halde niye yakalandı desin ki?

Yok, eğer Sayın Davutoğlu’nun dediği doğru ise Savcı niye yakalanmadı desin?

İnsan ister istemez işkilleniyor.

Bu tuhaf, çelişkili ve izahı zor durum Murat Sancak’a saldırının ardında kumar borcu olduğu iddiası ile ilişkili olmasın sakın?


İşin bir başka tuhaf tarafı başta Star Gazetesi ve havuz medyası dut yemiş bülbül gibi sessizliğe gömülmüş durumda.

Halbuki saldırı olduğunda şu manşetleri atmışlardı;

Milli duruştan vazgeçmeyiz…

Bunca şehit varken canımız feda…

Susturamazsınız…

Hadi konuşsanıza.



**



İnsandan insana fark var demek

Uludere’de 34 kişi katledildi, kimse istifa etmedi.

Reyhanlı’da 52 kişi katledildi, kimse istifa etmedi.

Ermenek’te 18 işçi toprak altında kaldı, kimse istifa etmedi.

Soma’da 301 işçi toprak altında kaldı, kimse istifa etmedi.

Cizre’de 20 can gitti, kimse istifa etmedi.

Suruç’ta 31 kişi öldü, kimse istifa etmedi.

Ve nihayet Ankara’da 97 kişi katledildi yine kimse istifa etmedi.

Tayyip Erdoğan tahmin edilebileceği gibi bir açıklama yaptı.

“Her olayda hemen istifa mekanizmasını çalıştırma yaklaşımı doğru değildir. Biz devlet yönetiyoruz ve insanız, hepimizin hatası olabilir”.

Evet, insansınız, ama katledilenler de siyasetin ihmalleri sonucu canını yitirenler de insan.

Demokratik ülkelerde böyle durumlarda istifa edenler de insan.

İnsandan insana fark var denir ya, işte böyle bir şey…




13 Ekim 2015 Salı

Medyaya zincir vurulurken Medyanın ibretlik sessizliği



Medyaya zincir vurulurken Medyanın ibretlik sessizliği

Özgür 7 Televizyon kanalına yeni bir karartma daha geldi.

Tivibu, Digiturk'ten sonra kablolu yayından da çıkarıldılar.

Geriye bir uydu yayını kaldı. 

Havuzdan al haberi açısından konuya baktığımızda yakında uydudan da çıkarılacak bu kanallar.

Böylelikle Kanaltürk, Samanyolu TV, Mehtap TV, S Haber (Samanyolu Haber), Bugün TV, Yumurcak TV ve  Irmak TV’yi  izlemek artık imkânsız hale gelecek.

Seçime 3 hafta kala bu kararla özgür medyanın susturulması hiçbir aklı selimin yapacağı bir şey değildir.

Belli ki seçim öncesinde ‘kontrol dışı’ hiçbir TV kanalı istenmiyor.

Demek korku dağları aşmış durumda ve ciddi panik var. 

Bu durumda karartılmayan kanallar ciddi bir özeleştiriye girmeli ve biz niye çıkarılmıyoruz sorusunu kendilerine sormalılar.

İyisi mi siz bu soruyu kendinize bir an önce sorun, yoksa millet sormaya başladı. 

Benden söylemesi 

**
Demokrasi, hukuk ve basın özgürlüğünden dem vuranların, sessizliği de dikkatimi çekmiyor değil hani.

Kimi kendi dijital tv platformunun önü açılacak diye ellerini ovuşturuyor,

Kimi bu durumdan çok mutlu.

Kimi korkusundan masanın altına saklanmış tir tir titriyor.

Bu günler elbette geçer ama bu sahte demokratların sessizliği veya alkışları onların yüzlerinde kara bir leke olarak kalır.

**


Genel Kurmay Başkanı Sayın Hulusi Akar'ı bu Fotoğraf hakkında ne diyor acaba? 

Sarayın bu işten çok mutlu olduğu muhakkak.

Baksanıza medyaya servis ettiği fotoğrafta masasında Digitürk kumandası bulunuyor.

Merak ediyorum; Genel Kurmay Başkanı Sayın Hulusi Akar istismar edilen bu fotoğrafta yer almaktan mutlu olmuş mudur? 

**
Savcı’nın Digitürk’e yazdığı tarihe geçen mektubu

Savcı bahsi geçen kanalların karartılması için bakın ne demişti;

“Bu kanallar örgütün emrinde,
Örgüt lideri muhterem olarak tanıtılıyor, insanüstü bir varlık pozisyonu vurgulanıyor,
Siyasi olaylarda taraf tutuyor,
Örgütlü yapının suç işlemediğine dair yayınlar yapıp izleyiciye ezberlettiriliyor,
Terör örgütü olan bu yapı bu kanallar üzerinden siyasal iktidarı hedef alıyor”

Savcı mektubunun satır aralarında şunları mı demek istemektedir?

Bir TV kanalının kime muhterem diyeceğine savcılık olarak ben karar veririm.

Bu millet aptal, ne yayınlarsan yutturulabiliyor. Onun için engel olunmalı ve kanallar karartılmalı.

Bir TV kanalı hükümeti asla tenkit edemez.

Bir de Hizmet Hareketini terör örgütü olarak niteliyor Savcı bey. Ona hiç girmek istemiyorum çünkü sözün bittiği yerdir bu kısmı.

Yaptığı işin hukuki olmadığını biliyor olmalı ki bakın Digitürk’e yazdığı yazısını nasıl bitirmiş;

“bu nedenle yer ve imkân sağlanmaması, fiillerine iştirak edilmemesi, durumlarının değerlendirilerek karar verilmesi bilgilerinize rica olunur”

Yani ben kapatın demiyorum ama ayağınızı denk almazsanız canınızı fena yakarım gibi tehdit vari bir anlam çıkardım.

Ya siz?


**

Burası Türkiye, ölen öldüğü ile kalır ve sorumlular sadece güler

Bugün bir klip izledim. Çok etkilendim. 

Türkiye gerçeğini çok güzel yansıtmış.  Mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. 
( https://www.youtube.com/watch?v=lXngPTs7oGM&feature=youtu.be )

Klibin metninde şu cümleler vardı

Burası Türkiye

Kömür çıkartırken boğulursun,

Otobüs beklerken ezilirsin,

Üzerinize yanlışlıkla bombalar yağar,

Minibüste tecavüze uğrayıp öldürülürsün,

Çocuklar ekmek almaya giderken öldürülürler,

Kurban eti dağıtılırken kafanız ezilir,

Oğlunun cenazesini sırtında taşırsın,

Belediye otobüsünde molotofla yanarak ölürsün,

Bildiri okurken can verirsiniz,

Çalışırken ölürsün,

Evladınızın tabutu gönderilir,

Barış dediğiniz için öldürülürsünüz,

Burası Türkiye

Ölen öldüğü ile kalır ve sorumlular sadece güler.
**

Günün Tviti



11 Ekim 2015 Pazar

Aksaray Valiliğinden Ak Saray Memurluğuna…



Aksaray Valiliğinden Ak Saray Memurluğuna…

Selami Altınok adında bir İçişleri bakanımız var.

Kendi halinde bir Aksaray valisiydi.

17/25 Hırsızlık ve Rüşvet operasyonunun hemen ardından dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ile aynı uçakta İstanbul’a getirildi.

Apar topar İstanbul Emniyet Müdürü yapıldı.

Dünyanın en büyük metropolünün başına emniyetçi olmayan bir Emniyet Müdürü getirilmişti.

Ama olsundu. 

Aksaray valisi iken yine ‘Aksaray’ ile ilgili işlerle meşgul olacaktı. Emniyet işlerinden anlaması pek gerekmiyordu.

Ne var ki ‘Aksaray’ın işleri İstanbul’u aşıyordu.

Bu sebeple bir süre sonra İçişleri Bakanı yapıldı. İnsan yürü ya kulum olunca böyle oluyor işte.

Ankara’da yaşanan katliamdan sonra yanına Adalet ve Sağlık Bakanlarını da alarak bir basın toplantısı düzenledi.

Yüz ifadesinde şaşkınlık vardı. Bilmediği ve hiç anlamadığı bir konu hakkında basın açıklaması yapacaktı.

Ya ters bir soru gelseydi!

Ama korkacak bir şey yoktu. Önlemler alınmıştı. Basın toplantısına sadece akredite gazeteciler alınmıştı. Sorular kontrollü sorulacaktı.

Açıklamasında terör saldırısı öncesi bütün önlemlerin alınmış olduğunu söyledi.

Şimdi İçişleri Bakanı Sayın Altınok’a bir sorum olacak; tedbirler alındığı halde yüzün üzerinde insan ölüyor, yüzlerce insan da yaralanıyorsa, tedbirler alınmasaydı kaç insanımız ölecekti?





Yanında istifa edecek misiniz sorusuna gülerek cevap veren Adalet Bakanı Kenan İpek vardı.


Bu soru onu pek mutlu etmiş olacak ki? Keyfine diyecek yoktu.
Yüzündeki gülüşünün anlamı şu idi;

‘Soma’da, Ermenek’te, Reyhanlı’da yüzlerce can gitti, AKP hükümetinden kimse istifa etmedi, bu ne ki’

Batı'da onur sahibi siyasetçi ve bürokratlar derhal istifa eder, Japonya gibi budist toplumlar da ise intihar ederler. 

Biz de ise sadece pişkin pişkin gülerler. 

***

Tabii TRT derhal kendinden beklendiği gibi yayınlara başladı.

Soma’da yüzlerce işçinin can verdiği bir dönemde Tayyip Erdoğan, bu işin fıtratında var, zaten bütün dünyada böyle kazalar oluyor demiş ve 1800’lü yılların İngiltere’sini örnek vermişti.



TRT’ye tavsiyem KJ (Ekran altyazısı) olarak ‘Şimdi Bakın Çok Enterasan’ sözünü eklemeleri.


**

Olayın olduğu şehir Türkiye Cumhuriyetinin başkenti Ankara.

Ankara'nın da göbeği diyebileceğimiz bir yer.

Üstelik gündüz vakti.

MİT olay yerine 1 km uzaklıkta.

Emniyet Müdürlüğü ise 3 km uzaklıkta.

Tayyip Erdoğan Fransa’ya Carli Hepto saldırısında sormuştu, sizin İstihbarat teşkilatınız yok mu diye.

Bu sefer de ben sorayım sizin istihbarat teşkilatınız yok mu?

Bu teşkilat neden önleyici istihbarat alamıyor?

Bu bir değil iki değil. Ne Reyhanlı’da, ne Suruç'ta ne Ankara’da.

Yoksa MİT, AKP propagandası yapmak için film çevirmekten, Müslümanlarla uğraşmaktan vakit bulamıyor mu?