8 Şubat 2014 Cumartesi

Yeni Türkiye’nin İleri Demokrasisi


Yeni Türkiye’nin İleri Demokrasisi

Sonunda bu da oldu. 

Twit attı diye bir gazeteciyi sınır dışı ettiler. 

Adı Mahir Zeynalov. Todays Zaman muhabiri. 

Bu rezilliğin üzerini örtmek için ikinci bir rezillik daha irtikâp ettiler. Bu sefer de sahte belge uydurdular. Oturma izninin dolduğu yalanını ortaya attılar. Hâlbuki Zeynalov’un 10 Marta kadar oturma izni bulunuyordu. 

Tabii bütün bunlar ‘Yeni Türkiye’de ileri demokrasi’ adına yapıldı. 

Dünya lideri, güçlü irade olarak sunulan başbakanın düştüğü duruma bakın. 

Aleyhine twitt attığı için bir muhabiri sınır dışı ediyor, özel bir kanalda muhalefet partisinin alt şerit haberine bile tahammül edemiyor ve taa Fas’tan bizzat arayıp müdahale ediyor, yetmiyor bir de fırçalıyor, anketlere direk müdahale ediyor. 

Madem dünya liderisin ve medyana göre halkın büyük bir kısmı senin ardında. O halde niye bu telaş? 

Bir başbakana bir muhabirle uğraşmak yakışıyor mu? 

En ufacık bir tenkide bile tahammülü yok. Tenkit mi ettin eğer sınır dışı edilemiyorsan derhal vatan haini ilan ediliyorsun. 

Korku dağları sarmış demek ki. 

Güçleri yetse bütün bir Hizmet Camiasını vekilinin dediği gibi ‘böğürte böğürde’ bu ülkeden çıkartacaklar. 28 Şubatçılar da süngünün üstüne oturtup gezdirmekten bahsederlerdi. Zihniyet arızalı olunca üniformalı üniformasız fark etmiyor demek ki. 

‘Gücünün yettiğine’ ifadesinin üzerinde biraz durayım. 

Gücü; gariban muhabire, polislere, hâkimlere, savcılara yetiyor. Önce vatan haini ilan ediyorlar, arkasından da bir emirle 7.000 polisi ve yüzlerce yargı görevlisini kış ortasında çoluk çocuk sürgüne gönderiyorlar.  

Madem kendine darbe yapıldığına inanıyorsun, 

Bu darbeyi de başta ABD, İsrail gibi uluslararası güçlerin yaptığını, bu güçlerin de içeride paralel yapıyı kullandığını açık açık ifade ediyorsun,

‘Sizi bu ülkede tutmak zorunda değiliz’ diye meydanlarda büyükelçileri tehdit ediyorsun, 

O zaman kim elini tutuyor? Hadi Todays Zaman muhabiri gibi ABD büyükelçisini de sınır dışı etsene. 

Yoksa gücün sadece gariban polis ve muhabirlere mi yetiyor?

Erkam Tufan Aytav

6 Şubat 2014 Perşembe

Korku, kontrol ve sansür devletine doğru...



Korku, kontrol ve sansür devletine doğru... 

Gerçekten iş çığırından çıkmış durumda. 

Mahkeme kararlarının uygulanmadığı, 

Anayasal bir suç olan fişlemelerin aleni yapıldığı, 

Teşebbüs hürriyetinin ayaklar altına alındığı, 

Medyanın ya ihale pazarlıkları ile satın alındığı yâda maliyeciler üzerinden tehdit edildiği, 

Kanallarda muhalefete dair bir alt şerit habere bile tahammül edilemediği, talimatların havalarda uçuştuğu, 

İş adamları dernek ve federasyonlarının uluorta en ağır şekilde suçlandığı, 

Kendisi gibi düşünmeyenleri kamuoyu önünde büyük bir pervasızlıkla hain ilan edildiği, 

Yeni YÖK yasası ile akademisyenlerin siyasi konular ile ilgili demeç vermesinin yasaklandığı, 

Yargının hükümete bağlandığı, 

Savcıların meydanlarda alenen tehdit edildiği, 

İnternetin mahkeme kararı olmaksızın idari bir kararla yasaklanabildiği, 

Sayıştay’ın devre dışı bırakıldığı, 

Çivi bile çakılamayacak birinci derece SİT alanına pervasızca villalar yapıldığı, 

İşadamlarının humus adı altında haraca bağlandığı, 

‘Havuz medyası’ tarafından insanların hedef gösterildiği, hadi daha fazla uzatmayayım, kısacası; Başbakan gibi düşünmeyenlerin derhal linç edildiği korku, kontrol ve sansür devletine doğru hızla ilerliyoruz.
Bu hızlı ilerleyiş Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet soruşturması sonrası iyice arttı. 

Gerek yurt dışında gerekse yurt içinde yalnızlaşmalarının ve suçüstü yakalanmanın getirdiği hırçınlıkla her türlü çılgınlığı yapabilecek bir hale geldiler. 

Herkes düşman, herkes hain gören bir anlayış. 

Bakın bu bağlamda sizlere birkaç örnek vereyim;  

Hamdi Kılıç      Başbakanlık Danışmanı:
‘Devlet geleneğimizin kendini korumak için tarih boyunca geliştirdiği reflekslerin bir kısmı epeyce ürpertici… Benden hatırlatması’. 

Ahmet Davutoğlu    Dışişleri Bakanı:
‘Bizim bir devlet geleneğimiz var. Osmanlı ‘da da bu böyleydi. Devlet için evlatlar bile feda edildi. 

Ali Aşık    AKP İzmir Milletvekili:  
‘Savcı Öz, Savcı Murat Gök (geçen yıl evinde ölü bulunan savcı) gibi kendi sonunu hazırlayacak’! 

Demek ki birileri her şeyi göze almış. Devleti hala Fatih’in kanunnamesi ile yönetmeye çalışan, demokrasi ve insan haklarından nasibini almamış bir zihniyetle karşı karşıyayız. 

Bir de başbakanın Hizmet Camiası hakkında haşhaşi benzetmesini var. Bu durumda Hocaefendi de Hasan Sabbah olmuş oluyor. Biliyorsunuz haşhaşinler afyon alıp siyasi suikastlar yapılardı. Şimdi bu ‘ilginç’ benzetmeyi bir yere yazın ve AKP milletvekili Şamil Tayyar’ın ‘paralel devlet suikastler yapabilir’ ifadesini yanına koyun. 

Her an her şeyin olabileceği bir dönemden geçiyoruz. 

Bir kısım istihbarat örgütleri masum insanların üzerine suç atmak ve terör örgütü kapsamına sokmak için siyasetçilere yönelik ‘çakma suikastlar’ tertipleyebilirler. 

Bu bir cinnet hali. 

Maalesef siyaset biliminden ziyade ancak psikiyatri biliminin izah edebileceği bir cinnet hali bu.

Erkam Tufan Aytav