31 Aralık 2015 Perşembe

‘Seni niye hala içeri almadılar?’

Son dönemde dostlarımdan bu soruyu çok sık duyar oldum;

'Seni niye hala içeri almadılar?'

Bu soruya inanın neredeyse her gün birkaç defa muhatap oluyorum.

Doğrusu ben de bilmiyorum niye almıyorlar.

Yasa dışı bir işim yok ama gazeteciyim ve ‘yeterince’ muhalif biriyim.

Malumunuz el koydukları ve susturdukları BugünTV'de program yapıyordum.

Cahil cesareti ile medyada, mikrofon uzatıldığında, yazılarımda düşüncelerimi eğip bükmeden söylüyorum.

Bu da yetmez gibi Gazeteciler ve Yazalar Vakfı’nda Başkan Yardımcıyım. 

O Vakıf ki Onursal Başkanı Fethullah Gülen hakkında tutuklama kararı çıkartılmış, Adem Peygamberden günümüze, akla hayale gelmedik ne kadar suç varsa isnat edilmiş.

Yetmezmiş gibi iki önceki Vakıf Başkanı Harun Tokak hakkında tutuklama kararı çıkartılmış.

Dahası var. Bir önceki Vakıf Başkanı Mustafa Yeşil hakkında da tutuklama kararı çıkartılmış.

Mevcut Vakıf Başkanı Cemal Uşak hakkında ise yakalama kararı var.

Ve ben o Vakfın Başkan Yardımcısıyım.

Üstüne üstlük ‘Cemcik’ ekranlardan sık sık ismimi telaffuz edip tutuklayın onu deyip duruyor, emniyete ve yargıya talimatlar yağdırıyor.

Gerçekten tuhaf bir durum.

‘Seni niye hala içeri almadılar’ sorusuna gerçekten ne cevap vereceğimi bilemiyorum. 

Ve kendimi kötü hissediyorum.

Benim ‘işbirlikçi’ olabileceğime dair bir kanaatleri mi var acaba? Böyle bir karaktersizlik mi görüyorlar yoksa bende diye düşünmeden edemiyorum. 

Yoksa değmez mi buluyorlar?

Yanlış anlamayın tutuklanma meraklısı değilim. Sadece bu soruya cevap arıyorum.

Bu soruyu soranlardan da artık işkillenir oldum hani. Neden mi?

İkili oynuyorum diye mi düşünüyorlar acaba?

Başlangıçta bu soruyu espri ile geçiştiriyordum. Ama artık alınıyorum.

Evet, içeri alınmıyorum ama bu sorudan alınıyorum artık.

Offff, ne bileyim ben yahu. Keyiflerinin kâhyası mıyım?

Neden alınmıyor muşum? 

Lütfen bir daha bana böyle tuhaf tuhaf sorular sormayın lütfen…J

Bütün iyi insanlara mutlu bir yıl dileklerimle...


Erkam Tufan Aytav






28 Aralık 2015 Pazartesi

Gözlerine iyi bakın, maktuller ile göz teması önemlidir.

O gün orada suçsuz yere 34 genç bombalanmıştı.

O gençlerin tek derdi vardı. Evlerine ekmek götürmek.

Eşek sırtında kaçakçılık yapıyorlardı. Çünkü hayat onlara başka bir seçenek bırakmamıştı.

F16’lar geldi ve onları paramparça etti.

Yanlış istihbarat dendi.

Peki yanlış istihbaratı kim vermişti? Üzerinden 4 yıl geçti ve olay bir türlü aydınlatılamadı.

Bir tek kişi bile görevinden alınmadı ve cezalandırılmadı.

Evladını yitiren anne feryat ediyor ve diyor ki; ağlamaktan gözlerimden yaş gelmiyor artık…

O gün orada ölen bakan çocuğu olsaydı ne olurdu?

Peki sizin çocuğunuz olsaydı yine böyle sessiz kalır mıydınız?

Bakan çocuğu olsaydı farklı olurdu diyorsanız Hükumette bir problem var demektir.

Yok, eğer katledilen kendi çocuğumuz olsaydı farklı davranırdık diyorsanız sizde bir problem var demektir.

4 yıl geriye gitmeye gerek yok.

Bakın Cizre’den feryatlar yükseliyor.

Anneniz sokak ortasında vurulsa ve cenazesi 7 gün boyunca sokak ortasında beklemek zorunda kalsa ne yaparsınız?

Ya da bir kör kurşunla öldürülmüş kızınızın cenazesini defnedemeyip günlerce derin dondurucuda saklamak zorunda kalsanız?

İşte o zaman tepkim farklı olurdu diyorsanız hem insanlığınızdan bir şeyler kaybetmişsiniz, hem de ülke zaten bölünmüş demektir.

Gerisi laf ü güzaf.

Aşağıya 4 yıl önce parçalanan 34 gencin fotoğrafını koyuyorum. 

Gözlerine iyi bakın. Maktuller ile göz teması önemlidir. 

Bu göz teması içimizde unuttuğumuz bir şeyleri hareketlendirebilir belki.


Erkam Tufan Aytav