16 Ağustos 2012 Perşembe


PKK, CHP’nin Kürt politikalarından memnunmuş.

Hepimizin gündeminde CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün PKK tarafından kaçırılması ve ardından da öpüp sarılarak bırakılması var. 

Sayın Aygün’e buradan geçmiş olsun dileklerimi iletmek isterim. Sağ salim ailesine kavuştu.
Kaçırılıp serbest bırakılmasının ardından kafalarda çok soru belirdi.

PKK Sayın Aygün’ü niye kaçırdı? Bu bir danışıklı dövüş müydü? Yoksa gerçek anlamda bir kaçırmamıydı? PKK bu eyleminden ne maksat murat etmişti? Neden bir CHP milletvekilini ve neden Alevi kökenli Aygün’ü kaçırmışlardı? 

Bütün bu sorular ümit ederim önümüzdeki günlerde cevaplarını bulur. 

Sayın Aygün’ün serbest bırakılmasından sonra yaptığı açıklamalar bu açıdan oldukça önemli. Bu açıklamalarında PKK’ın kendisine neler dedikleri var. 

Özeten savaşın bitmesini, ‘demokratik özerkliğin’ kabul edilmesini istemişler. CHP’nin Kürt politikalarından memnun olduklarını, kendisinin CHP’’den ayrılması gerektiğini, kürt sorununu çözümünde daha aktif olması gerektiğini söylemişler. Tabii bunlar Sayın Aygün’ün bizlere aktardıkları. Hepsi bundan ibaret miydi bilemiyoruz. En azından şimdilik. 

PKK’nın amacı Sayın Aygün’e bunları söylemek idiyse kaçırmasına hiç gerek yoktu. İster telefonla, ister KCK üzerinden evine çay ziyaretine gidip bütün bunları söyleyebilirlerdi. Bu işin içinde başka bir bit yeniği olabilir gibime geliyor.

Taraf yazarı Emre Uslu Murat Karayılan’ın önceki günlerde Alevilere yaptığı çağırıya dikkati çekmiş. Karayılan Alevileri PKK ile ortak mücadeleye davet ediyor, dayanışma içerisinde olalım diyor. Bence de altı çizilmesi gereken bir boyut bu. 

PKK’ın Sayın Aygün’e söylediklerinden en dikkatimi çeken CHP hakkında söyledikleri oldu. CHP’nin Kürt politikalarından memnunlarmış. Garip geldi bana bu açıklama. Şahsen ben bugüne kadar CHP’nin Kürt politikasının ne olduğu öğrenemedim. Bu parti çözüm için ne öneriyor vallahi bilmiyorum. Mesela anadilde eğitim istiyor mu istemiyor mu? Mahalli idarelerin güçlendirilmesi hakkında ne diyor? Demokratik özerklik hakkında ne diyor? PKK ile müzakereden mi yana yoksa silahlı mücadeleden mi yana? CHP’nin Kürt politikası tam bir belirsizlik ve her kafadan bir ses şeklinde özetlenebilir. Buna çözümsüzlük politikası denir. 

Demek PKK, CHP’nin bu politikasından memnunmuş. Gayet anlaşılabilir bir durum. Peki, madem CHP’nin bu politikasından memnunlar, Hüseyin Aygün’ün CHP’den istifasını ve bağımsız siyaset yapmasını niye istemişler bu da garip bir durum.

Erkam Tufan Aytav
twitter.com/erkamtufan


18 Haziran 2012 Pazartesi

Yasa dışı ortam dinlemesi medyada yer almalı mı?
CMK 250. Maddesinde değişiklik konusu gündemin bir numaralı maddesi haline geldi. Özel yetkili mahkemelerin yetkileri sınırlanacak mı sınırlanmayacak mı bir tartışmadır gidiyor.
Hükümetten de, toplumdan da bu konuda farklı görüşler dile getiriliyor. Demokratik toplumun yapısı gereği her düşünce özgürce ifade edilmeli, artılar eksiler iyice konuşulmalı ardından da hükümet gereğini yapmalı.
Darbe yapmada dayanak olarak gösterilen İç Hizmetler Konunu madde 35 orada dururken, darbecilerle kelle koltukta mücadele eden yargının özel yetkilerini sınırlamak beraberinde bazı sıkıntıları getirecektir. Darbeye özel yetki veren maddeyi önce değiştirmeli bence.
Ben bu yazımda ÖYM’lerden ziyade tartışmanın bir başka boyutu olan ortam dinlemeleri üzerinde durmak istiyorum. Biliyorsunuz hükümetin yasa taslağında yasa dışı yollarla kaydedilen ortam dinlemelerinin medyada yayımlanmasının yasaklanacağından bahsediliyor.
Yasa dışı yollarla ortam veya telefon dinlemenin ahlaki olduğunu elbette söyleyemem. Üstelik bu bir suçtur, üzerine de gidilmelidir.
Ancak mesele bununla bitmiyor ki.
Eğer bu ülkede yasal yollardan yani devletin ilgili istihbarat birimi darbe girişimlerini ortaya çıkarma konusunda etkin değil ise, cuntaların varlığından haberi olmuyorsa, hukuksuz olarak ortam dinlemeleri bu süreçte kendine otomatik olarak yer bulacaktır.  
Gönül ister ki anayasal düzeni yıkmaya yönelik cuntalar hukuki süreç içerisinde ortaya çıksın. Bütün bilgi ve belgeleri devletin istihbarat birimleri toparlasın ve savcılara teslim etsin. Bavul dolusu belgelerin el altından medya üzerinden gündeme getirilmesi sistemde bir arızanın en net göstergesidir.
Şimdi gelelim bu dinlemelerin medyada haber olması meselesine.
Medyada yer almamalı diyenler bu kasetlerin bahsi geçen kişiye ait olup olmadığı hukuki süreç içerisinde kanıtlanmadan yayınlanamaz diyorlar. Ben ise üç temel şarta uymak kaydı ile bu dinlemeler medyada haber olabilmelidir diyorum.
1.     Özel hayata dair bilgiler olmamalı
2.     Ses kaydı filancanındır şeklide hüküm ifade eden cümlelerle verilmemeli.
3.     Her şeyden önemlisi ‘kamu yararı’ olmalı.
Burada sihirli kelime kamu yararıdır. Eğer bir cunta anayasal düzeni devirmek için çalışmalar yapıyorsa ve çalışmalar ortam dinlemesi ile kaydedilmişse bunun medyada yayını elbette gereklidir ve bu haberdir. Tabii yukarıda saydığım üç maddeye uygun olmak kaydı ile.
Son günlerde bir kısım zevat Sayın Gülen’in 28 Şubatta ses kayıtları üzerinden yapılmak istenen linç girişimleri ile Balyoz ve Ergenekon sanıklarının ses kayıtları üzerine yapılan yayınları benzer demeye getiriyorlar. Bunu söylerken çok önemli bir konuyu bilerek veya bilmeyerek gözden kaçırıyorlar.
Ses kayıtların tek başına delil olması elbette düşünülemez. Sayın Gülen ses kaydı üzerinden suçlanmıştı. Balyoz ve Ergenekon sanıkları sadece bu ses kayıtlarından suçlanmıyorlar ki. Yer altından fışkıran silahlar, ıslak imzalı belgeler, tanıklar, itiraflar suçlamanın temel unsurları. Bu temel unsurların yanında bu ses kayıtları elbette bir şey ifade ediyor.
Medyada bazı isimler sürekli Ergenekon ve Balyoz süreçlerinin zayıf halkaları üzerinde duruyor. Elbette durmalılar. Ama kuvvetli halkalar konusunda dut yemiş bülbüle dönüyorlar.
Yine aynı kesim bu ses kayıtlarının yasa dışılığını gündeme getirip içeriği hakkında ağızlarını açmıyorlar. Açanlar da ne olacak canım deli saçması bunlar diye burun kıvırıyorlar.
Erkam Tufan Aytav
twitter.com/erkamtufan