Bu ülkenin
gazetecileri hala kendi mahallesinin demokratı mı?
Bu
yazı bugünün yazısı mı? Bundan pek emin değilim.
Çünkü
Cumhuriyet yazarlarına bir eleştirim olacak.
Can
Dündar ve Cumhuriyet gazetesi bugün linç edilmek istenmekte.
Bugün
durulması gereken yer, Can Dündar ve Cumhuriyet Gazetesidir.
Tenkitlerin
zamanlaması içeriği kadar önemlidir.
Ben
yine de yazmadan edemedim, kalemimi tutamadım.
Can
Dündar Yayın Yönetmenliğinde Cumhuriyet Gazetesi MİT tırları haberini yaptı ve
ilk defa bu haberde bahsi geçen silahların fotoğraflarını yayınladı.
Yeni
Türkiye açısından bu yüreklilik isteyen habercilikti. Can Dündar’ın da haberi yapmadan
önce tahmin edebileceği gibi hemen hakkında casusluk davası açıldı.
Yetmedi ekranlardan
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından tehdit edildi.
Dündar
doğru yapmıştır, çünkü bu habere dünyanın her yerinde bu gazetecilik denir. Sadece
Yeni Türkiye’de ‘casusluk’ denir.
Cumhuriyet
bugün nefis bir birinci sayfa ile çıktı. Manşette ‘Sorumlu Benim’ vardı ve
gazetenin bütün yazarları Can Dündar’ı sahiplenmişlerdi.
Bizim
gibi demokratik evrimini tamamlamamış ülkeler için gazete yazarlarının yayın yönetmenlerine
böyle sahip çıkması iyi bir şey.
Yürekten
alkışlıyorum.
Peki
demokratik evrimini tamamlamış bir ülke olsa idik. Nasıl olurdu?
Bunu
iki maddede özetleyebilirim.
Birinci
maddem Cumhuriyet gazetesi dışındaki gazete ve yazarlarına
Böyle bir
durumda bütün gazeteler aynı başlıkla çıkardı.
İkinci
maddem ise Cumhuriyet gazetesi yazarlarına
Kendi
mahallelerinin dışındaki gazeteciler de zulme uğradığında aynı duyarlılığı
gösterirlerdi.
Bakın
Mehmet Baransu aylardır hücre hapsinde. Peki neden? Devlet sırrı dedikleri
belgeleri yayınladığı için.
Yani
sırf gazetecilik yaptığı için hapiste.
Bakın
Hidayet Karaca bir dizi senaryosu bahane edilerek aylardır hapiste yatıyor.
Cumhuriyet
Gazetesi yazarlarının aynı mesleki heyecanla aynı duyarlılığı göstermelerini
isterdim.
Tabii
bahsettiğim mesleki heyecan. Mahalle heyecanından bahsetmiyorum.
‘Ya ya ya şa
şa şa bizim mahallenin gazetecisi çok yaşa’ mantığından artık sıyrılmamız
lazım.
‘Ama
sen de geçmişte şöyle yapmıştın, böyle yapmıştın’ aşamasını artık geçmemiz
gerekiyor.
Hizmet
Hareketi Medyasının bu aşamayı 17/25 Aralık sonrası geçtiğini düşünüyorum. Yayınlarıyla
da bunu ortaya koyuyor.
Diktatörleşmeye,
tek adam yönetimine giren, hukuksuzluğun sınır tanımadığı bir dönemde 'sen, ben,
o yok' deme zamanı gelmedi mi?
Geçmişte
laikçi endişelerle ‘tehlikenin farkında mısınız, Cumhuriyet kadını yok
ediliyor, Cumhuriyetinize sahip çıkın şeklinde reklam kampanyası yürütmüştünüz.
Şimdi
de ben size sorayım;
Tehlikenin
farkında değil misiniz?
Bu
seferde demokratik endişelerle, bütün mağdurların yanında durarak
‘Tehlikenin
farkında mısınız’ deme zamanı gelmedi mi?
Bu gidişte bu ülkede tek bir mahalle kalacak
Çok geç olmadan bunu fark edelim artık.
Erkam
Tufan Aytav
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder