22 Temmuz 2010 Perşembe

Can Ataklı doğru söylüyor

Can Ataklı doğru söylüyor

Can Ataklı’yı iyi tanırım ve severim, kişisel dostluğum da vardır. Özü sözü birdir. İnandığı gibi yazar, yazdığı gibi de inanır. Duruşu nettir, kelimeleri eğip bükmez, neyse odur. Heyecanlı anlatımı ile de tartışma programlarının vazgeçilmezlerindendir.
Pek çok konuda aynı şekilde düşünmesek de yer yer oturup medenice konuşuruz. Ekranlardaki kavgacı görüntüsünün aksine diyaloga açık bir yazardır. Kendi gibi düşünenlerden bu açıdan ayrılır.

Yazdıklarını dikkatle okurum. Çünkü onun yazdıkları toplumda belli bir kesimin yani laiklik hassasiyeti yüksek olan kesimin duygu ve düşüncelerini çok iyi yansıtır.

19 Temmuz pazartesi köşesinde dikkat çekici bir yazı yazdı. Yazısının başlığı da ‘Genelkurmay’a artık güvenmiyorum’ oldu.

Yazısında son dönemde Genelkurmay’ın cevaplaması gereken konularda suskunluğundan dem vuruyordu Sayın Ataklı. Özellikle AKP’yi ve Gülen’i bitirme planında Askeri savcılığın iddianamesi ve MİT’in tespit ettiği, Bugün gazetesinin yayınladığı Heron skandalı karşısında Genelkurmay'ın suskunluğuna isyan ediyordu.

İsyan etmekte de yerden göğe haklıydı. Genelkurmay olarak önce AKP’yi ve Gülen’i bitirme planı ile ilgili Albay Çiçek imzalı belgeye kâğıt parçası diyeceksiniz, arkasından apar topar çuval, çuval belgeleri toplayıp imha edeceksiniz, bilgisayar kayıtlarını temizleyeceksiniz, arkasından da belgenin orijinali, yani ıslak imzalı belge ortaya çıkınca da imza makinesinin arkasına sığınacaksınız. Hiçbir kurumun raporuna inanmayacaksınız ve nihayetinde de tam bir yıl sonra Askeri savcılık ortaya çıkacak ‘belge gerçek ama ‘Albay Çiçek üstlerini zora sokmak için tek başına bu planı hazırlamış’ diyecek, buna da herkesin inanmasını bekleyeceksiniz.

Aynı ‘o teröristleri çoban sanmıştık, onun için müdahale etmedik gibi çocukların bile inanmayacağı komik bir iddianame kaleme alacaksınız. Evet, Sayın Ataklı gibi gel de isyan etme.

‘TSK içerisindeki PKK’lılar’ skandalı patlaması karşısında Genelkurmay tek bir satır açıklama yapmadı. Üstelik MİT’in konuyu bildirmesi üzerinden bir yıl geçmesine rağmen.

Sayın Ataklı Genelkurmay’ın bu tavrına isyan etmekle birlikte her zaman olduğu gibi bu konuda da sonuna kadar ‘hüsn-ü zannını korumaya çalışıyor. ‘Yarbayım çok PKK’lı vuruluyor, çok zayiat veriyoruz, ya koordinatları değiştirin ya da Heronları düşürün’ cümlesini izah etmeye çalışıyor.

Bir üsteğmenin adamlarımız dediği PKK’lıların aslında TSK tarafından içlerine sokulmuş istihbaratçılar olabileceğini söylüyor.

Albay Çiçek imzalı belgede olduğu gibi gene hüsn-ü zannın sınırlarını zorluyor. Hem de gerçeğin böyle olmayacağı endişesini içinde acı bir şekilde tutarak.

Ümit ederim Sayın Ataklı’nın dediği gibidir. Cephede canını ortaya koyan ordumuz içinde hainlerin olması elbette hiç kimseyi mutlu etmez. Telsiz konuşmaları yalanlanmadığına göre mutlaka bu ifadelerin bir izahı vardır.

Günün birinde Genelkurmay elbette bir izah yapacaktır. Peki, bunun geçmiş açıklamaları gibi olmayacağını nereden bilelim? Boru dedikleri LAW silahı, kağıt parçası dediği gerçek belge çıkan, çoban dediklerini meğerse teröristmiş diyen, paramız olmadığı için sınır karakollarını tahkim edemedik diyen bir TSK üst yönetimi var karşımızda.

Her fırsatta TSK’nın yanında yer alan, TSK’yı yıpratmayalım diye çırpınan Sayın Ataklı ‘bütün bu iddialara karşı mantıklı, tatmin edici hiçbir açıklama getiremeyen Türk Silahlı Kuvvetlerinin tepe noktasına güvenim neredeyse artık kalmadı’ diyor.

Güvenim kalmadı derken haklıdır Sayın Ataklı. Ama sakın gözden kaçırmayın; itibar kaybı TSK’da değil, TSK’nın tepe noktalarındadır, yönetim kademelerindedir. Yoksa gözbebeğimiz ordumuz subayı, astsubayı ve erleri ile cephede canla başla kahramanca mücadele etmektedir.

İşte Genelkurmayın itibar konusunda geldiği nokta budur. Can Ataklı da böyle yazıyorsa durum gerçekten vahim demektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder