AKP Medyası nasıl bu kadar kolay iftira
atabiliyor?
AKP medyası yalan ve iftirada yeni rekorlara
koşuyor.
Hatta bu konuda iki yeni kitap çıktı. Biri Salih
Sarıkaya ile Özgür Küçük’ün hazırladığı ‘Yalanlar,
İftiralar, Çarpıtmalar’ diğeri ise İdris Gürsoy’un kaleme
aldığı ‘İstihbarat Yalanları ve İftiralar’ başlıklı kitaplar. İki kitabı
da okumanızı tavsiye ederim. Tam ibretlik.
Eminim sizde şu soruya cevap bulmakta
zorlanıyorsunuz.
Soru şu; AKP medyası nasıl oluyor da bu kadar
yalan ve iftirayı bu kadar kolay yapabiliyor?
Yalan ve iftirada asla sınır tanımıyorlar. Yirmi
dört saat bile geçmeden yalan olduğu ortaya çıkabilecek iftiraları rahatlıkla
sergileyebiliyorlar.
Alabildiğince pervasızlar. Vicdan, yasa, ahlak,
günah… hiç bir şey onları dizginleyemiyor. Üstelik kendilerine dindarız
diyorlar. İyi de bunun bir izahı olmalı değil mi?
O zaman gelin bunu izah etmeye, psikolojilerini
anlamaya çalışalım. Önce konuyu kendilerine ‘dindar’ dedikleri için din
açısından ele alalım.
Kendileri açısından dini boyut
İftira ve yalanın günah olduğunu bilmiyorlar mı?
Elbette biliyorlar. Ama bütün bu yaptıklarını ‘harp hiledir’ mantığı üzerine
bina ediyorlar.
Zaten Erdoğan da bu mücadelenin adını istiklal
savaşı olarak koymuştu. Hatırlayın kefenlerle meydanlarda boy gösteriyorlardı.
Yani Türkiye’de onlar için denize dökülmesi gereken düşmanlar vardı ve ülke bu
sebeple ‘darül harp’ti. Harpte de bu tarz yalanlar ‘meşruydu’.
O zaman gönül rahatlığı ile yalan ve iftira
atılabilirdi.
Saadet zincirine dâhil ettikleri bir kısım
hocalar kendilerine bu kabil fetvalar verse de İslam ile yalan/iftiranın yan
yana gelemeyeceğini bir gün anlarlar umarım.
Himaye boyutu
Meselenin bir başka boyutu da AKP medyasının en
üst düzeyde himaye ediliyor olmaları. Attıkları yalanların kendilerine hukuken
bir ceza olarak döneceğine inanmıyorlar. Çünkü yargı ve emniyetin artık
‘kontrol altına’ alındığını biliyorlar.
Zaten attıkları yalanların pek çoğunun en üst
düzeylerde dillendiriliyor olması onlara daha bir güven veriyor. Böylelikle
devletin gücünü arkalarına almalarının pervasızlığını ve konforunu yaşıyorlar. 2071
planlarını bahsetmelerinden mevcut halin kalıcı olacağına inanıyorlar demek.
Yani tam bir güç zehirlenmesi.
Ancak bu dönem geçtiğinde- ki Türkiye’de ne dönemler
gelip geçmiştir- himaye edenleri ile birlikte itibarlarını da kaybetmiş
olduklarını anlayacaklar.
Her şeye rağmen hesap sorulma endişesi
Devletin gücünü arkalarına almanın rahatlığının
üzerine bir de 30 Mart seçimlerinde almış oldukları oyların huzuru eklendi.
Yerel seçimlerde partilenin oy oranının düşmesi
durumunda saadet zincirinin bozulacağını en iyi onlar biliyorlardı. Onun
için yerel seçimler çok önemliydi.
Ne var ki yolsuzluk ve rüşvet dosyalarının bir
şekilde açılacağından ve hesap sorulacağından ciddi endişe duyuyorlar. Yargıdan
emniyete bütün delikleri kapamış olmalarına rağmen içleri rahat değil. O zaman
yapmaları gereken tek bir şey kalıyor. O da yolsuzlukları unutturmak için yeni
gündemler oluşturmak, cemaat hakkında türlü türlü iftiralar atmak. Yani
dikkatleri başka yöne çekmek.
Bu yöntemi 28 Şubat döneminden iyi biliyoruz. Cumhuriyet
tarihinin en büyük banka boşaltma operasyonu yaşanırken dönemin muktedirleri
cemaati gündeme getirerek yolsuzluklarının üstünü örtmek, gündem değiştirmek
istemişti. Cemaat kelimesi bir şal olarak kullanılmıştı.
Hiçbir gerçeğin sonsuza kadar örtülemeyeceğini
anlamış değiller maalesef.
Ballı maaş
Hayatlarında kazanamayacakları kadar çok para
kazanıyorlar. Bu para başlarını döndürüyor. Daha düne kadar evinin kirasını ödemekte
zorlananlar bu gün boğazda yalı arıyorlar. Emlak üzerine emlak alıyorlar. Bu durumda
kulaklarına üflenen her iftirayı rahatlıkla yazmaktan asla çekinmiyorlar.
Eziklik psikolojisi
Gerek sosyal veya siyasal gerekse ekonomik
anlamda ezilmiş insanların öfkelerinden korkmak gerekir. Onların öfkesi hiçbir
şekilde sınır tanımaz. Uzun süreli yaşanan eziklik insan karakterinde derin
izler bırakır, karakter erozyonu meydana getirir. Bu sebeple Hz. Musa, firavun
tarafından ezilmiş İsrailoğulları ile Filistin’e girememişti. 40 yıl Tih
sahrasında kalmış, onların ezilmemiş çocukları ile Filistin’e girebilmişti.
Rejim karşısında sürekli aşağılanmış,
ötekileştirilmiş, zulüm görmüş ve şehirleşme sürecini tamamlayamamış kitleler
içerisinden bir grup bugün iktidarda. Kendileri gibi düşünmeyen herkese
düşmanlar. Öfkelerindeki kontrolsüzlüğün, sınır tanımazlığın en önemli
yönlerinden biri de bu eziklik maalesef.
Erkam Tufan Aytav
Not: Sözüm AKP medyasındaki iftira ve yalan atanlaradır.
Not: Sözüm AKP medyasındaki iftira ve yalan atanlaradır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder