İslami mahallenin
para ve iktidar ile dansı
Sosyolog Nilüfer Göle İslami kesimde kültürel kalitenin bu kadar
düşebileceğini tahmin etmiyordum diyerek hayal kırıklığını dile getirmiş.
Bu hayal kırıklığı sadece Sayın Göle’de yok. Türkiye’de olan
biteni gören herkeste var.
Toplumun büyük bir kesimi ‘dindarların’ insan kalitesinin bu kadar
düşük olabileceğini, bu kadar ahlaktan yoksun olabileceklerini tahmin
etmemişti.
İktidar ve parayla ilk defa tanışan İslami kesimin lehimlerinin
kolayca eriyeceğini, güç sarhoşluğuna düşeceklerini ve bu sınavı
kaybedeceklerini tahmin etmeliydik.
Bunu biraz açayım.
Ezilmiş toplumların para ile iktidar ile olan tanışması çoğu zaman
problemli olmuştur.
Ezilmiş toplumlar iktidara geldiklerinde reaksiyoner ve rövanşist
olurlar.
Gücü ele geçirince geçmişe ait bütün öfkeler, intikam duyguları ortaya
dökülür ve kendilerine yapılanları bu sefer kendileri yapmaya başlarlar.
Geçmişte biriktirdikleri öfke en büyük motivasyon kaynaklarıdır. İkinci
motivasyon kaynağı da sistemden pay alma heyecanıdır.
Sistemden pay alma heyecanını ‘Allah için kurban, küp için kavurma’
şeklinde özetleyebiliriz.
Bir taraftan ‘cihat etme’ heyecanını yaşarken bir
taraftan da ihalelerle, devletin her türlü imkanları ile palazlanırlar.
Yıllarca devleti başkaları yemiştir. Artık yeme fırsatı
kendilerine gelmiştir.
Ezilmiş toplum için bunun adı rövanştan daha ziyade ‘adalettir’.
Heyecan o kadar büyüktür ki iftira, hakaret, tehdit, adam kayırma,
iltimas, irtikâp ‘adaletin tecelli etmesi’ için rahatlıkla kullanılabilir.
Böylelikle sistemin yeni zalimleri hemen oluverirler.
Adalet olarak tanımladıkları bütün zulümleri yaparken önlerine kim
çıkarsa yıkıp geçerler.
Çünkü önlerine çıkanlar kendilerine ihanet eden kitlelerdir ve
imha edilmesi gerekir. ‘Devletin bekası’ veya mutlak adaletin tesisi uğruna öldürülmesi
gereken evlatlardır onlar.
Cumhuriyet dönemi boyunca sürekli horlanan, itilen, gerici diye aşağılanan
bu kesimin ‘siyasal İslam’
rehberliğinde iktidarı ele geçirmesinin tabii sonucudur bu.
Bugün bu yaşananlar karşısında şaşırmamalıydık.
Perşembenin gelişi Çarşambadan belliydi.
Erkam Tufan Aytav
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder