20 Mayıs 2010 Perşembe

Abdullah Gül’ün Tanzanya’da göremediği

Geçen hafta Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül kalabalık bir işadamı heyeti ile Kenya ve Tanzanya’yı ziyaret etti.

Bu ziyaretin Tanzanya ayağına katılma imkânı buldum.

Türkiye’nin Afrika’da ki açılımları açısından oldukça önemli bir geziydi. Tanzanya’nın başkenti Dar es selam. Barış ve esenlik yurdu demek.
***
Türkiye’den iş adamlarının açmış olduğu okulun bahçesindeyiz. Mezuniyet törenini izliyoruz.

Okulun bahçesi tıklım tıklım dolu.

Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül başta olmak üzere Tanzanya’nın önde gelen isimleri ve Türkiye’den gelmiş kalabalık işadamı grubu töreni ilgi ile izliyorlar.

Hava oldukça sıcak ama bizi asıl ısıtan öğrencilerin bizlere hazırladıkları gösteri.

Simsiyah Tanzanyalı öğrenciler bizlere sıra gecesini yaşatıyorlar. Urfa, Mardin yöresinden türküler söylüyorlar. Arkasından bir de Ankara misket havası geliyor.

Etrafıma bakıyorum, benimle birlikte Türkiye’den gelen pek çok kişi ağlıyor. Cumhurbaşkanımızın ve eşinin ruh hali de bizlerden farksız.

Millet olarak itilmişliğin, ezilmişliğin, tepe takla gidişin ve buna karşı yeniden bende varım deyişin gözyaşları bunlar.

Tören Sayın Gül’ün tebrik ifade eden konuşması ve okul birincisine diplomasını vermesi ile son buluyor.

Sayın Gül’ü gözlerimle takip ediyorum. Etrafı oldukça kalabalık. Makam aracına binerken mütebessim bir çehre ile emeği geçen herkese tekrar teşekkür ediyor ve okulun bahçesinden alkışlar ile ayrılıyor.

Bir dakika gitme, on metre ötede bir ağacın altında metfun bulunan Erkan Çağıl’a uğramadan, Fatihalar okumadan ayrılamazsın diye sessiz bir şekilde haykırıyorum.

Biraz ilerisinde bir ağacın altında bir kahramanın metfun olduğunu sayın Cumhurbaşkanı elbette bilemezdi.

Erkan Çağıl eğitim sevdalısı bir iş adamı. Bu sevda ile Tanzanya’ya hicret etmiş. Okul arsası bakmak için gittikleri yerden dönerken trafik kazası geçirmiş, hastaneye kaldırılmış ve orada vefat etmiş. Vasiyeti üzere okulun oldukça büyük olan bahçesinde bir köşeye defnedilmiş.

Tanzanya’lı öğrenciye sordum. Okulun bahçesinde yatanı tanıyor musun diye. Tanımaz mıyım, o bizim ağabeyimizdi dedi. Bana onu anlatır mısın dediğimde duygulu ve güzel Türkçesi ile şunları söyledi;

“Vasiyetinde üç isteği vardı;
Biri kendisi ile alakalıydı. Ölünce okulun bahçesine gömülmeyi istemiş, Cenazemi Türkiye’ye götürürseniz hakkımı helal etmem demişti.
Öteki talebi abisi hakkında idi. Abisinin Tanzanya’daki okullara sahip çıkmaya devam etmesini istiyordu.
Sonuncusu ise hanımı ve çocukları hakkındaydı. Dilerlerse Türkiye’ye dönebilirler ama Tanzanya’da kalırlarsa memnun olurum demişti.

Vasiyetindeki üç arzusu da yerine getirildi. O kahraman şimdi Tanzanya’daki okulun bahçesinde, abisi eğitim hizmetleri için koşturmaya devam ediyor. Vefalı eşi de çocukları ile birlikte Tanzanya’da yaşıyor.

Her şeyin menfaat üzerine döndüğü sıkıcı bir dünyada yaşarken bu tür hayatların varlığına nasıl inanacağız? Hiçbir beklentisi olmadan hizmet etmek nasıl bir şey?

Bu tek kelime ile bir destandır.

Maalesef yaşanan bu destan henüz kalem erbabı tarafından hakkıyla yazıya dökülmedi. Benim yaptığım sadece buğulu penceremden fotoğrafın küçük bir parçasını göstermek.

Erkam Tufan Aytav

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder