20 Mayıs 2010 Perşembe

Karadeniz'in kuzeyinden bir ezan sesi duyarsanız!

Karadeniz’in kuzeyinden bir ezan sesi duyarsanız!

İnsanın karşısına nerde ne çıkacağı belli olmuyor.

Geçen hafta sizlere Rodos hatıralarımı paylaşırken Rodos’ta Kırım’ın giray hanlarından üç hanın kabrini gördüğümü yazmıştım. Sürgüne gelen bu hanlar son nefeslerini adada vermişler. Maalesef metruk bir şekilde Murat Reis’in türbesinin yanında mahsun bir şekilde yatıyorlar.

Türbelerinin başında fatiha okurken anne tarafından kırım tatarı olmam ciheti ile cibilli bir yakınlık hissetmiştim. Rodos’taki mahsuniyetleri yüreğime dokunmuştu.

Şu talihe bakın ki bir hafta sonra yolum Kırım’a düştü. Bir toplantı vesilesi ile Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Ömer Lutfi Mete, Hakan Albayrak, Salih Selçuk ile birlikte Kırım’a gittik.

Bahçesaray’daki Giray hanların sarayını gezerken gözümün önüne hanların kabirleri geldi. Kaderin sırlı ve dolambaçlı yolları giray hanlarını Rodos’a kadar savurmuştu.

Kırım Hanlığı deyip geçmeyin, Prof. Dr. Mete Tuncay’ın ifadesi ile Osmanlı hanedanlığı eğer bir gün soy açısından sekteye uğrarsa, hanedanlık soyu Kırım hanlarından devam edecektir. Bu açıdan da kırım hanlığı bizler için çok önemlidir.

Bu vesile ile size bir anekdot aktarayım. Prof. Dr. Mete Tuncay bir gün Prof. Dr ilber ortaylı yı Topkapı Sarayının başına geçmesi vesilesi ile hayırlı olsuna gider. İlber hocanın kırım tatarı olmasından sebep der ki “kaderin şu cilvesine bak ki hüküm yerine geldi ve Topkapı sarayının başına senin gibi bir tatar geçti”

Kırım ın Osmanlılar ile ilk teması 1475 yılında Tatar büyüklerinden Eminek Bey’in (Mirza) Cenevizlilerin Kefe'den ve Kırımdan atılmaları için, Osmanlı padişahı fatih sultan mehmede mektup yazıp, Osmanlı donanmasının Kefe'nin alınması ve Kırım Hanlığı'na sahip çıkması ricası ile başlıyor. Fatih sultan Mehmet de gereğini yapıyor ve Kırım Osmanlı Devleti'nin hükmü altına giriyor.
Tatar ihaneti ve Viyana Meselesi
Tatar deyince hemen akla hain tatar ve viyana meselesi gelir. Bu konuya kısaca girmekte yarar var.
2.Viyana Kuşatması esnasında Kırım Hanına bağlı güçlerin yeterli gayreti göstermemeleri bozgun nedeni olarak belirtilerek Kırım kuvvetleri haksız bir şekilde karalanmak istenmişlerdir.
Bu savaşta Kırım atlıları Avusturya'nın içlerine kadar baskınlar düzenlemişler ele geçirdikleri düşman askerleri sayesinde çok önemli istihbarat bilgileri elde ederek, tedbirler alınmasını sağlamışlardır. Viyana bozgunundan Kırım Hanını sorumlu tutmak için elde yeter derecede deliller yoktur.
Özellikle Silahtar Mehmet Ağanın vesikaları incelendiğinde; Tatar hanının, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa 'yı düşman karşısında uyarmasından, Paşa'ya yaptığı tekliflerden, bahsedilmekte ve bu tekliflerin Paşa tarafından dikkate alınmadığı ve üstelik Tatar'ları aşağılayıcı ifadeler kullandığından bahisle, Han ile Sadrazam'ın aralarının bozuk olduğu vurgulanmakta ve belki de bu nedenle bozgunun Kırım kuvvetlerine fatura edildiği sanılmaktadır.
Halen günümüzde de Türkiye'deki birçok yayın organında, değişik zamanlarda Viyana konusu gündeme getirilmesi Tatarların tepkisine neden olmaya devam etmektedir.
Kırım Hanlığının sonu
Kırım Hanlığının zaman içerisinde Osmanlıya paralel olarak güçsüzleşmesi sonucu, Ruslar 1736'da Kırım'a girerek Kırım hanlığına son verirler.
Kırım'ın kaybedilmesinin Osmanlı İmparatorluğunda tesirleri çok büyük oldu. Çünkü ilk defa Müslüman bir halkın yaşadığı yer kaybediliyordu. Böylelikle Kırım’dan göçler başlamış oluyordu.
1941 yılında Alman orduları Kırım'ı işgal etmiş. Daha sonra 8 Nisan 1944 yılında Kırım'ın bütün bölgeleri Sovyetlerin eline geçmiş ve Nazi işgali sırasında Almanlara yardım ettikleri iddiası ile 18 Mayıs 1944 yılında birçok Kırım Türkü Kırım'dan sürgün edilmişler. Binlerce Tatar Özbekistan’a göç ettirilmiş.

Ahdem Amca

İşte onlardan bir tanesi de Ahdem amca. Kırım’ı ziyaretimiz esnasında bizlere gözyaşları ile hatıralarını anlattı. Kırımdan nasıl sürüldüklerini, Özbekistan’da yaşadıkları zorlukları ve geriye dönüşlerini. O günlerde yaşanan bir trajedi idi.

Hatırlayacaksınız 1989 yılında Türkiye ve Rusya milli takımları Kırım’ın başkenti Simperefolde (Akmescid) karşılaşma yapmışlardı. Soğuk savaş sonrası Türkiye kamuoyu kırım’ı yeniden ‘keşfetmişti”. Günlerce yazıldı çizildi. Maçı kimin kazandığını hatırlamıyorum ama maçtan Ahdem amcanın hatırladığı bir anısı var. Ahdem amca Türkiye milli takımı geliyor diye koşa koşa maça gitmiş. Tezahürat yapmış, Türk heyeti ile birlikte olmuş. Hasret gidermiş. Heyet Türkiye’ye döndüğü gece güvenlik güçleri evinden kendisini almış ve üç gün hapis yatırmışlar.
Sen maçta neden Türkleri destekledin diye hesaba çekmişler. Yanlış görmüşsünüz herhalde, ben Rusya’yı destekledim diye kandırmaya çalışsa da ikna olmamışlar.

Bu zorunlu tehcir bana bire bir benzer veya benzemez Osmanlı dönemindeki Ermeni tehcirini hatırlattı. Ruslar ile işbirliği yaptıkları ve yapacakları gerekçesi ile binlerce Ermeni sürgüne yollanmıştı. Yollarda pek çoğu telef olmuştu. Batı bu olayı her defasında Türklerin yaptığı soykırım olarak önümüze sürerken her nedense konu Kırım olunca Kırım tatarlarını süren Rus milleti değil Stalin olmakta.

Bu dönemler şükür ki geride kaldı.

Şimdi Ukrayna devleti içerisinde özerk bir cumhuriyet. Başbakanı, meclis başkanı ve milletvekilleri var.

Kırım Ukrayna ile aramızda dostluk köprüsü.

Belki şaşacaksınız 1 milyon 800 bin nüfuslu Kırım’da 112 millet yaşıyor.
Artık geçmişte yaşanmış trajedileri günümüze taşıyıp kanatmanın hiç gereği yok. 112 millet elbirliği ile mutlu bir geleceğin inşası için geleceğe bakmak lazım.

Türk iş adamlarının açmış olduğu okulları da gezme imkânı da bulduk. İşte bu mutlu gelecek için çalışıyorlar. Okullarda pek çok milletten öğrenciler var. Okulu ziyaretimiz vesilesi ile bir de bizlere müsamere düzenlediler. Çocuklar Ukraynaca, Rusça, İngilizce, Türkçe şarkılar söylediler. Urfa yöresi oyun havası eşliğinde Ukraynalı, Ermeni, Rus ve Türk öğrenciler birlikte halay çektiler. 2006 yılı Türkçe dil olimpiyatlarında Şiir okuma dalında dünya birinciliği kazanan Elmira bizlere önden giden atlılar adlı şiiri okudu. Hepimiz hayranlık ile dinledik.

Ahdem amca evinde ziyaretimiz esnasında gözyaşlarını silerek artık sıkıntıların geride kaldığını söylemişti.

Yıllardan beri her gün Karadeniz’in karşı kıyısına bakıp Türkiye’ye doğru ezan okuyormuş.

Bir gün Karadeniz’in kuzeyinden bir ezan sesi duyarsanız bilin ki o Ahdem amcanın sesidir.

Erkam Tufan Aytav
22 Eki. 07

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder