Serdar Turgut’un bıraktığı yerden Gülen hareketi
‘Yurtdışında cemaatin kurduğu okulları görünce cumhuriyet tarihimizde ne kadar da büyük yanlışlar yapıldığını tekrar düşündüm’ diye yazdı Serdar Turgut Akşam gazetesindeki köşesinde.
Sayın Turgut bu yanlışlığı şöyle ifade ediyor; ‘Bugün sivil toplum örgütü olarak cemaatin yapmakta olduğu işi, istese aklına gelse cumhuriyet rejimi de veya laik sivil toplum örgütleri de zamanında yapamaz mıydı diye düşünüyor insan ister istemez’.
Yazısında bunu zihniyet problemine bağlıyor. İşte ben bu yazıda Serdar Turgut’un bıraktığı yerden devam etmek istiyorum.
Nedir bu zihniyet problemi?
‘Gönüllüler hareketi olarak tarif edilen bu hareketin başarabildiğini neden başkaları, yani açarsak laik sivil toplum örgütleri ya da devletimiz yapamamış’?
Bu soruya cevap vermeden önce şunu söylemem gerekir ki beğenin veya beğenmeyin ortada bir başarı var. Toplumumuzun bir kesimi bir araya geliyor, omuz omuza veriyor Türkiye’nin sınırlarının çok ötelerinde, dünyanın pek çok yerinde eğitim işi yapıyor, her gidilen ülkede o ülkenin parmakla gösterilen okullarını açıyor. Türk okulları marka haline geliyor. Söyler misiniz bana ülkemiz sınırlarını aşan, insanların rağbet ettiği dünya çapında kaç markamız var?
Bütün bu başarı üstelik her ‘şeye rağmen’ oluyor. Kendi ülkende suçlu olarak görülmeye, terör örgütü iddiası ile yargılanmaya, okul açılan ülkelere her türlü iftira raporları gönderilmelerine rağmen bir başarı bu.
Ancak bu başarıyı cemaat ifadesi ile çerçevesi çizilmiş bir gruba mal etmek de doğru değil. Bu bir halk hareketidir. Çoğunluğu dindar insanlar olmakla birlikte laik yaşam tarzlı insanlara kadar topyekûn bir halk hareketi.
Biz gene sorumuza dönelim. Serdar Turgut sorusunda ‘laik çevreler’ neden yapamadılar diye sormak ile birlikte ben bu ifadeyi ‘laikçi çevreler’ olarak değiştirmek istiyorum.
Bu soruya en kolay, hiçbir araştırma yapmadan ve zihinsel performans göstermeden ‘ne var canım ABD’nin desteği ile yapılıyor bunlar’ diyebilecek yegâne aydın profili zannediyorum Türkiye’de bulunur.
Neden düşünemediklerini, yapamadıklarını analiz etmeye çalışalım.
Halktan kopuk olma ve sonucunda insanımızı tanımama.
Kurtuluş savaşında varını yoğunu satan, o cepheden bu cepheye koşturmuş bu millet yeter ki inansın, yapamayacağı bir şey yoktur. Tarihimiz buna şahittir. Bahsi geçen kesim halkı küçük gören bakış açısı ile sürekli devlete yaslanma ihtiyacı hissetmiştir. En küçük bir sivil toplum çalışmasında bile devletten veya Avrupa Birliğinden ödenek ve fon almak zorundalardır. Bu hareket bu milletin dişinden tırnağından arttırdıkları ile fedakârlık üzerine yürümektedir. Devletten tek bir kuruş almadan ve tamamen sivil kalarak.
Vizyon eksikliği,
Bir dünya devleti ve döneminin süper gücü Osmanlı geçmişi olan bir milletiz. Bu geçmişi unutursanız hatta inkâr ederseniz batı karşısında hipnoz olmanız daha bir kolaylaşır. Arkasından da ‘bizden adam olmaz düşüncesi gelir.
Topraklarımızın küçülmesi bazıları açısından maalesef zihinlerin ve ufukların da küçülmesini yani vizyon eksikliğini beraberinde getirmiştir.
Bu zihniyet Misak-ı milli sınırları içerisine kendileri hapsetmiş olmaktan gayet mutludurlar. Onların klasik şablonu; üç tarafınız denizlerle çevrili, dört tarafınız düşmanlarla çevrilidir.
Küreselleşmeyi algılama sorunları vardır. Eğitiminden, ekonomiye her şeyin küreselleştiği bir dünyada büyük düşünmek zorundasınız. Bugün ya dünyanın her yerindesiniz ya da hiçbir yerinde. Vizyon sahibi ülkelerin eğitim alanında dünyanın her yerinde oldukları rastlantı olamaz herhalde.
Adanmışlık
Eğer idealist ve adanmış bir ruha sahip değilseniz bu işi gene başaramazsınız. Dünyanın öbür ucuna gidip dönmemek üzere boğaz tokluğuna çalışmayı göze almanız lazım. Yaşatma ruhu ile yaşamayı bilmeniz lazım. Şöhreti ve dünyayı elinizin tersi ile bir tarafa itmeniz lazım. Ee bu da yürek ister. Çiçek pasajında oturup bu milletten adam olmaz diyerek kafa çekmeye benzemez bu işler.
Güvenilir lider
Kahraman Maraş’ı Sengal’e, Bursa’yı Kamboçya’ya, Kayseri’yi Yeni Zellanda’ya entegre edebilecek, inandığı gibi yaşayan, gözü yaşlı, güvenilir lider olmadan da bu iş olmaz.
Allah’ın takdiri
En önemli unsuru en sona bıraktım. Allah’ın takdiri olmadan da bir adım bile adım atamızsınız.
Serdar Turgut’un ifadesi ile ‘Türkiye'ye bu kadar yararlı olabilen bir sistemi Cumhuriyet Dönemi'nde başka bir grubun neden düşünemediği, uygulayamadığını’ zannediyorum anlatabildim.
Erkam Tufan Aytav
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder